Foruma hoş geldin, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Makale MUHABBET-SOHBET

osmanke Çevrimdışı

osmanke

BELKİ SARAYIMIZ YOKTU AMA BİZ HEP KRAL,DIK
Yönetici
Kurucu
7 Haz 2019
3,035
8,609
113
59
TR,İSTANBUL
TEMİZLİK VE SAĞLIK İÇİN ÖNEMLİ BİLGİLER
1- Beyaz kalıp sabunu rendeleyip sıcak suda eritip 5 kiloluk bidona koyun gerektiğinde mutfak dolaplarınızı. Fırınınızı. Halılarınızı. Koltuklarınızı silebilirsiniz
2- Şampuanı su dolu kovaya döküp camlarınızı hiç kurulama yapmadan silebilirsiniz. Ayrıca camsile doldurup tozda alabilirsiniz.
3-Bulasik makinesi tabletini 5 bardak sicak suda eritip birazda icine parlatici sıkıp halilarinizi koltuklarinizi silebilirsiniz ayriyetten ayni islemi yagli mutfak dolaplarinda uygulaya bilirsiniz sonuc mukemmel….
4-Haliniza diyelimki cay dokuldu direk uzerine parlatici dokup silin eser kalmicak caydan….
5-Dusakabininizi cesmelerinizi parlaticiyla silerseniz parlak durur.
6-Bakirlarinizi ve cesmelerinizi ve kuflenen metallerinizi keccapla ovarsaniz ilk gunku gibi olacaktir…
7-Tencere caydanlık ve tavalarınızı cifi normal bir market posetine dokup ovalarsaniz piril piril olacaktir….
8-Mutfak tezgahinizin koselerinde silikonlar siyaha donustuyse pamuga domestos dokup sabaha kadar bekletin kararikliktan eser kslmicaktir….
9-Ben denemedim ama toz alirken vazelini bezinize surup oyle toz alirsaniz tozlanma gecikiyomus. Yada bimde A101de satilan mavi silikonlu su var ben onu kullaniyorum onla toz alirsaniz tozlanma gecikiyo ama dikkat edin parkeye damlamasin cok kayganlastiriyo.
10-Çıkmayan etiketlerinizden kurtulmak istorsaniz fon makinesini tutun isinsin yormadan cikacaktir….
11-Pimapenlerinizin temiz olmasi icin cif ve poset cok ise yariyo…
12-Beyaz camasirlarin daha beyaz olmasini istiyorsaniz makinayi en yuksek isida beklemeye alin yikarkende camasir suyu ve beyaz kalip sabun da kullanirsaniz daha beyaz olucaktir…
13-Ben denemedim ama perdeleri beyazlatmak icin bulasik makinesi tabletinide kullananlar var yikamadan perdeyle beraber kazana koyabilirsiniz….
14-Elma sirkesi yada beyaz sirke temizlikte aklınıza nereleri geliyorsa kullanabilirsiniz hem mikroplar olur hemde nazara büyüye iyi gelir….
Bonus-Çamaşırlarınızın daha beyaz olmasını olmasını istiyorsanız akşamdan 2 adet as*prin atılmış suda bekletin, ertesi gün öyle yıkayın, görün bak nasıl beyaz olacak.

(Bulaşık Makinesi Tabletinin Aklınıza Gelmeyecek Değişik Kullanım Alanları)
Geceden Bir Adet Bulaşık Makinesi Tabletini Sifonun İçerisine Atın Ve..Ve sabaha kadar bu şekilde kalmasını sağlayın.Sabah kalktığınızda klozeti fırça yardımı ile ovun tüm lekeleri ve kirlerin yok olduğunu ve parladığını göreceksiniz.
Kaşık-çatalları parlatın

Bir kap sıcak suyun içerisine bulaşık makinesi tableti atın ve kaşık ve çatallarınızıda içerisine koyun.1 saat bekletin ve bolca su ile durulayın.Tüm lekelerden kurtulurken ışıl,ışıl parladıklarını göreceksiniz

Balkon masa sandalyelerini temizleyin

Balkon veya bahçenizdeki plastik sandalyeler masalar bir müddet sonra gerek dış faktörlerden gerekse tozlardan kirlenip lekelenmelere maruz kalabilir.Bunun içinde bir kovaya sıcak su koyun ve içerisine bulaşık makinesi tableti ekleyip bu karışımla silin. Plastikleriniz ilk günkü hallerine dönecektir

Çamaşır makinenizin ömrünü uzatın, tamburunu temizleyin

Çamaşır makinenizin deterjan gözüne 2 adet bulaşık deterjanı ekleyip yüksek sıcaklıkta makinenizi çalıştırın.Bu hem tamburunuzun dezenfekte olmasını sağlarken makinenizin ömrünü de uzatacaktır.

Duvarda oluşan yağ lekeleri olsun ya da çocuğunuzun kalemi ile duvarları boyamasından oluşan izleri için bulaşık makinesi tabletini sıcak suya koyun 15 dakika bekledikten sonra duvarları bu karışımla silin lekelerden eser kalmayacaktır.

Beyazlarınız ışıl ışıl olsun

Beyaz çamaşırlarınızı yıkarken deterjan gözüne deterjanla birlikte 1 adet bulaşık makinesi tableti koyun.Bu yöntemi tül perdelerinizi beyazlatmada da kullanabilirsiniz. Halılarda leke bırakmaz
Halı ve koltuklarınızı bir kova suda erittiğiniz tablet yardımıyla tertemiz yapın.

Mutfakta işinizi kolaylaştırır

Mutfak dolaplarını temizlediğiniz suya atacağınız yarım tablet işinizi çok kolaylaştıracaktır

Bu önemli bilgi ve yöntemlerden daha fazla kişinin faydalanması için, beğenip, paylaşmayı unutmayın lütfen...

Bu Tarif İle Evinize Bahar Gelecek, Hep Mis Gibi Kokacak. (Boşuna Oda Spreylerine Para Vermeyin)

Boşuna oda spreylerine para verip lavanta, çilek kokacak diye ciğerlerinizi zehirlemeyin.

Doğal Oda Kokusu Hazırlama

Evin kokusunu güzelleştirmek için sıktığımız kimyasal kokular evimizin içindeki havanın daha çok kirlenmesine neden olur. Piyasadan satın aldığımız kokularla evimizin güzel koktuğunu zannederiz.

Aslında o koku bizim burun kanallarımıza yapışan aldatmalı meyve yağlarının kokusudur. Biz bu kokuyla evimize kimyasal zehir püskürttüğümüzün farkında olmayız.
Oysa doğal yollarla evimizin güzel kokmasını sağlayabiliriz. Doğal yollarla oda kokusu hazırlamanın iki yolu vardır. Üstelik hazırlayacağınız bu kokularla sağlığınız da tehdit altında olmayacaktır.

Pratik Doğal Oda Kokusu Hazırlama

Bir fıs şişesine 500 ml suyu koyun. İçerisine 1 çay kaşığı karbonat ekleyin ( Karbonat; suyun içerindeki kireçleri aşağı indirerek kokunun daha fazla kalmasını sağlar. )

Üzerine 1 tatlı kaşığı limonu sıkın ve en son olarak isteğe bağlı seçtiğiniz portakal veya lavanta yağını damlatın. Evinizin mis gibi kokmasını sağlayacak olan doğal kokunuza hazır

Bahar kokulu Potpuri

Yarım Fincan nane yaprağı yarım fincan biberiye yaprağı, 1 tatlı kaşığı kekik yaprağı, 1 tatlı kaşığı karanfil, 1 tatlı kaşığı limon kabuğu, 1 çay kaşığı portakal kabuğunu cam bir kavanoza koyun ve bir kaşık yardımıyla iyice karışana kadar karıştırın. Kavanozun kapağını kapatın ve hava akımının olmadığı, direkt güneş ışığının gelmediği ve aşırı sıcak olmayan bir yerde saklayın.
Kavanozu 1-1 buçuk ayda günde bir kez hafifçe çalkalayın.

Doğal Oda Kokusu Hazırlama Pratik Bilgiler

Elektrik süpürgenizin filtresinin dışına birkaç damla doğal esans yağı damlatın. Evinizi süpürdüğünüzde hoş kokuların yayılmasını sağlayacaktır.
Eğer evde şömine varsa odunları yakmadan önce üzerlerine birkaç damla doğal aromatik esans yağı damlatın.

Odanız kötü mü kokuyor? İşte çaresi!

Bir kaseye sirke koyun ve odada bekletin. Birkaç gün sonra odada sigara dahil hiçbir koku kalmayacaktır. Boşuna oda spreylerine para verip lavanta, çilek kokacak diye ciğerlerinizi zehirlemeyin.

Evdeki boya kokusunu gidermek için büyük soğanı ikiye bölün. Soğanları su dolu kabın içine koyun ve kokulu odaya bırakın. Kokunun yok olduğunu göreceksiniz.

Evinizin güzel kokması için bir kap suya bir avuç karanfil veya tarçın çubukları atın ve ocakta yarım saat ağır ağır kaynatın. Eviniz çok güzel ve doğal kokacaktır. Baharın mis kokusu tüm evinizi sarsın; ruhunuzu mutlulukla okşasın diye sizin için şahane kokular hazırladık. Hepsi ev yapımı, hepsi doğal, hepsi elinizdeki malzemelerle. Ve yapmak da sizin elinizde.
Bu önemli bilgi ve yöntemlerden daha fazla kişinin faydalanması için, beğenip, paylaşmayı unutmayın lütfen...

Temizlikte Küçük Sırlar - 1 Kapak Dökün ( Yumuşatıcı Değil )
Çamaşır yıkamak bazen sinir bozucu olabiliyor. Ancak yıkandıktan sonra çamaşırlarınızın kokusu bütün sinirinizi alıyor. Bazıları ise çamaşırları yanlış modda yıkadığından dolayı çamaşırlar mahvolabiliyor.
Keşke farklı konular üzerine binlerce kitap varken,çamaşırı doğru yıkamak üzerine bir ansiklopedi olsa diyor insan.Genelde herkes kıyafetlerdeki etiketlerdeki tavsiyeye göre ayarlar çamaşır makinesinin derecesini.
Ancak bazen tavsiye edilen derece yıkamanıza rağmen kıyafetlerinizin tam olarak temizlenmediğini düşünürsünüz.Eğer siz de bu tür bir sorun yaşıyorsanız eski ancak etkili bir yöntemle sorununuzu çözebilirsiniz.
Öğreneceğiniz yöntemle bundan sonra kıyafetleriniz hem güzel yıkanacak hem de parlayacak. İşin sırrı beyaz sirke. Kıyafetleriniz üzerinde inanılmaz etkisi var.
1- Kalıcı lekeleri çıkarır:

Lekesi çıkmayan kıyafetinizi önce soğuk suda elinizle yıkayın. Daha sonra lekenin üzerine beyaz sirke dökün. Bundan sonra ise kıyafetinizi normal şekilde çamaşır makinesinde yıkayın. Sonucu görünce şaşıracaksınız.
2- Koku giderir:

Eğer kıyafetlerinizden sigara veya istenmeyen kokular çıkmıyorsa, yumuşatıcı kısmına beyaz sirke dökün. Kıyafetinizde koku kalmayacak.

3- Kıyafetlerinizi ilk haline döndürür:

Bazı kıyafetler, materyalleri nedeniyle çabuk eskirler. Yine yumuşatıcı kısmına beyaz sirke dökerek kıyafetlerinizi ilk aldığınız hale döndürebilirsiniz.
4- Evcil hayvanların tüylerini çıkarır:

Bazen çamaşırlarımızı yıkadığımız halde evde kedi veya köpek besliyorsak onların tüylerinin hala kıyafetlerimizde kaldığını görürüz. Bunun için de yine beyaz sirke kullanabilirsiniz.

5- Koltukaltı lekelerini çıkarır:

Bazen yanlış deodorant seçimi nedeniyle koltuk altımızda beyaz lekeler kalabilir. Yumuşatıcı kısmına beyaz sirke dökün ve sonucu kendi gözlerinizle görün.
6- Deterjan kalıntılarını çıkarır:

Bazen çamaşırlarımızı yıkadıktan sonra çamaşırların üstünde deterjan izi kalır. Bunun için yumuşatıcı kısmına yarım su bardağı beyaz sirke dökün ve kıyafetlerinizin deterjan kalıntılarından arındığını kendi gözlerinizle görün.
7- Çamaşır makinesini temizler:

Bazen istediğiniz kadar mükemmel ve hatasız şekilde kıyafetlerinizi yıkayın yine de kıyafetlerinizde tuhaf bir koku kalır. Bunun nedeni ise çamaşır makinenizin kirli olmasıdır. Bunun içinde yine beyaz sirke kullanabilirsiniz. Umarız ki beyaz sirkenin yarattığı mucizelerden sizler de yararlanabilirsiniz.
Tabi işin tek sırrı beyaz sirke değil, konu bembeyaz, kar beyaz çamaşırlar ise başka yöntemler de var. Aşağıdaki püf noktaları işte tam da bunun için!
Eğer çamaşırlarınız hem bembeyaz olsun hem de tertemiz koksun istiyorsanız tek yapmanız gereken şey aşağıdaki karışımları hazırlamak ve yıkama suyuna eklemek.
Özellikle meyve suyu ve yemek lekelerini beyaz kıyafetlerden çıkarmak oldukça zordur. Bazen en pahalı çamaşır deterjanları ve temizleyiciler bile işe yaramaz. O kadar para verdiğiniz, kıymet verdiğiniz ürünleri de bu şekilde lekeliyken kullanmaz olmaz. O zaman buna bir çözüm bulmak şart.
Bunun için başka yöntemler de var. Hem de bunlar evde hazırlayabileceğiniz çok kolay ve pratik yöntemler. Marketlerden aldığınız deterjanlar gibi kimyasal madde de içermiyor. Bu yüzden çok daha sağlıklı ve aynı zamanda da ekonomik.
Aşağıdaki ipuçlarını uyguladıktan sonra çıkmayan zorlu lekeler için artık endişelenmenize gerek yok. Hepsi geleneksel ve pratik yöntemler.
Karbonat:

4 litre su ve 1 bardak karbonatı karıştırın. Çamaşırları bu karışıma yatırın. Kıyafetler bir kaç dakika içinde eski renklerine dönecektir. Sonuçlara inanamayacaksınız.
Karbonat beyaz giysilerinizi parlatmanın yanı sıra, renkli kumaşların görünümünü geliştirir ve giysilerinize zarar vermeden kötü kokuları ortadan kaldırır.
Karbonat, aynı zamanda çamaşır yıkamak için kullanılan suyu da yumuşatır. Buna ek olarak, bol miktarda köpük oluşumunu teşvik eder.
Ön yıkama sırasında sıcak yerine soğuk suyla yıkarsanız, renkleriniz daha parlak olur ve beyazlar daha beyaz görünür. Aynı zamanda mükemmel de bir yumuşatıcıdır. Durulama döngüsüne yarım bardak karbonat ilave edin yeterli.
Limon ve sirke:

Bu karışım da mükemmel bir leke çıkarıcıdır. Tek yapmanız gereken limon suyu ve sirkeyi deterjana eklemek ve çamaşırlarınızı her zamanki gibi yıkamak. Bu yöntemin kokusu biraz keskin olsa da lekeleri etkili bir şekilde çıkarır.
Ucuz olması, her zaman elinizin altında olması da sirkeyi temizliğe dahil etmeniz için şahane bir fikir olabilir. İnanın ki konvansiyonel temizlik malzemelerinden daha az bir temizlik olmuyor sirke ile yapılan temizlik.
Aynı zamanda sirke doğal temizlikte tercih edilen bir yumuşatıcıdır. Zararsız bir madde olmasının yanında aynı zamanda durulama esnasında sabun kalıntılarını da temizler.
Renkli gömlekler yıkanmadan önce 1-2 saat sirkeli suda bırakılırsa renkleri daha canlı olur. Sonra çıkartıp asın, kurusun.
Daha sonra yıkayın. Sirke, boyayı kendisine hapsedecektir. Bu işlem kıyafetlerinizin rengini eskiyinceye kadar muhafaza edecektir.

Aspirin:

Bir leğen suya 6 aspirin kırın. Çamaşırları bu karışıma yatırın ve 30 dakika bekletin. Sonra çamaşırları normal deterjanınızla yıkayın, lekelerin yok olduğunu göreceksiniz.
Beyaz çamaşırların yıpranmasını önlemek için deterjanla birlikte aspirin tercih edilmektedir. Aspirin çamaşırların beyazlamasını ve lekerin çıkarılmasına yardımcı olur.
Kan lekesi çıkarmak için ise kıyafetlerinizi yıkamadan önce 2 saat aspirinli suda bekletebilirsiniz. Suyun sıcak olmaması önemlidir.
Sıcak su kandaki proteinlerle etkileşime geçerek lekelerin çıkmasını zorlaştırır. Soğuk su tercih edin.
Bu önemli bilgi ve yöntemlerden daha fazla kişinin faydalanması için, beğenip, paylaşmayı unutmayın lütfen...

(Çamaşır Makinenizden Her Türlü Kir, Küf, Pası Silip Atacak 3 Etkili Temizleme Yöntemi)

En iyi deterjanları kullansanız bile bazen beyazlarınız kar beyaz olmaz ve çamaşırlarınız üzerinde hep bir kötü koku olur. Çünkü evimizdeki temizliğin baş aktörlerinden olan çamaşır makinesi bize çok yardımcı olur ama onun da temizliğe ihtiyacı olduğu düşünmeyiz. Halbuki temiz bir çamaşırın ilk şartı temiz bir çamaşır makinesinden geçer.
Evimizdeki araç gereçlerin uzun ömürlü olması ve istediğimiz hijyen ve temizliği sağlıklı yapabilmesi için bakımlarını da iyi yapmak gerekir. Makinenizin ömrünü uzatmak için de bu bakımların düzenli bir şekilde yapılması şarttır.
Evimizin vazgeçilmez aletlerinden olan çamaşır makinesi özellikle çalışan kadınların en büyük yardımcılarından biri olup işlerini kolaylaştırırken zamandan tasarruf etmelerini de sağlar. Evimiz için bu kadar önemli olan bu makinenin dezenfekte edilerek temizlenmesi için size 3 önerimiz var.
Öncelikle her yıkamadan sonra çamaşır makinenizin kapağını açık bırakıp havalandırmasını sağlamanız ve küflenmeye neden olan nemden arındırmanız gerekir.
Çamaşır makinenizdeki küfleri ortadan kaldırmak, kötü kokuları yok etmek ve uzun süre kullanımına yardımcı olmak için evinizde ucuza mal edeceğiniz yöntemler;

1. Beyaz Sirke ve Limon Suyu

Beyaz sirke ve limon suyunun kullanışlı bir çözümü, çamaşır makinesinin sabun bölmelerinin yanı sıra tambur, borular ve erişilmesi zor diğer alanların dezenfekte edilmesine yardımcı olur.
Bu maddeler, küfe neden olan mantarlardan kurtulur ve hoş olmayan kokuların nötralize edilmesinde mükemmeldir.

Malzemeler :

5 su bardağı su (1,2 litre)
1 su bardağı beyaz sirke (250 ml)
Çeyrek su bardağı limon suyu (62 ml)
Neye ihtiyacınız olacak

Sprey pompası takılmış 1 şişe
1 kumaş ya da sünger
Nasıl kullanılır?

Bir bardak suyu ısıtın ve beyaz sirkeyi ekleyin.

Ardından, limon suyu ekleyin ve her şeyin iyi entegre olabilmesi için birlikte karıştırın. Karışımın küçük bir miktarını püskürtme şişesine yerleştirin ve gerisini çamaşır makinesinin tamburu ile sabun bölmesine bölün.
Püskürtme şişesini kullanarak sıvıyı yapışkan astara doğru yönlendirin ve süngeri kullanarak küfü giderin. Ardından, makinenize kısa bir süre çalıştırın, böylece kalan ürün ulaşılması zor alanlarda da temizlik yapabilir.

Devir bittikten sonra, kalan nemin kurumasına izin vermek için çamaşır makinesini açık bırakın.
2. Elma Sirkesi

Sadece ılık suda seyreltilmiş elma sirkesi kullanmak, çamaşır makinesi içine büyüyen kötü bakteriler, mantarlar ve diğer mikroorganizmaların tüm izlerinden kurtulan doğal bir dezenfektan oluşturur.

Bu karışım aynı zamanda makinenin kauçuk astarlarında oluşan koyu renkli küf lekelerini de giderir.
Malzemeler :

5 su bardağı su (1,2 litre)
Yarım su bardağı elma sirkesi (125 ml)
Neye ihtiyacınız olacak

Sprey pompası takılmış 1 şişe
1 mikrofiber bez
Nasıl kullanılır?

Suyu ısıtın. Kaynadıktan sonra, elma sirkesini ekleyin. Çözeltinin bir kısmını şişeye koyun, gerisini sakladığınızdan emin olun.
Sıvıyı çamaşır makinesinin kauçuk astarlarına püskürtün ve mikrofiber bez yardımıyla küfü alın. Kalan kısmını makinenizin sabunlu bölmesine koyun ve kısa bir süre çalıştırın. Devir tamamlandıktan sonra, makineyi açın ve birkaç saat havalanmaya bırakın.
3. Limon ve Hidrojen Peroksit

Limonun anti mikrobiyal ve antifungal özelliklerini hidrojen peroksit ile birleştirmek, çamaşır makinesini kusursuz ve uygun fiyatlı bir şekilde korumamıza yardımcı olacak ideal bir üründür.

Karışım, oluşan sabun kalıntılarından kurtulur. Buna karşılık, küfün neden olduğu kötü kokuları nötralize eder.

Malzemeler :

6 su bardağı su (1,5 litre)
Çeyrek su bardağı limon suyu (62 ml)
Yarım su bardağı hidrojen peroksit (125 ml)
Neye ihtiyacınız olacak

1 derin kap
1 mikrofiber bez
Nasıl kullanılır?

Suyu derin bir kaba koyun ve sonra limon suyu ve hidrojen peroksit ekleyin. Malzemeler karıştırdıktan sonra, çamaşır makinesinin kauçuk astarlarına ve doğrudan tambura püskürtün.

10 ila 15 dakika boyunca etki etmeye bırakın ve sonra fazlalığı bir mikrofiber bezle alın.
Daha sonra, daha kapsamlı bir temizlik elde etmek için kalan sıvıyı sabun bölmelerinden birine koyun ve çamaşır makinenizi normal bir sıcak programda başlatın. Böylece, makinenin içindeki tüm boruları dezenfekte etmiş olursunuz.

Bu önemli bilgi ve yöntemlerden daha fazla kişinin faydalanması için, beğenip, paylaşmayı unutmayın lütfen...

(Karanfilin Öğrendikten Sonra Asla Yanınızdan Ayırmayacağınız 6 Özel Kullanım Alanı)
Bu yazıda karanfil nasıl seçilir, nasıl saklanır, cilde, saça ve sağlığa faydaları nelerdir bunları inceleyeceğiz. Karanfilin nasıl bir mucize olduğunu bu yazımızı sonuna kadar okuduğunuzda sizde çok iyi anlayacaksınız. Her zaman evimizde bulundurmamız gereken bu küçük mucizeyi kimi zaman cebinizden bile eksik etmeyeceksiniz.
Öncelikle doğru karanfilleri nasıl seçeceğinizden ve nasıl saklayacağınızdan bahsedelim.

Karanfiller Nasıl Seçilir?

Yıllardır baharat dükkanlarında ve aktarlarda karanfilleri görüyoruz. Genellikle bütün halinde satılan karanfiller toz halinde de bulunabilir. Ancak toz haline dönüşmüş olan karanfilin etkisi çabucak kaybolabilir. Bu yüzden gerekli oldu zaman evinizde kendiniz toz haline getirmelisiniz. Diğer yandan toz karanfilin içerisine bazen başka baharat tozları da karıştırılabiliyor.
Taze ve kaliteli karanfili seçmek istiyorsanız baş parmak ve işaret parmağınızın arasına karanfilin çiçek yani baş kısmını koyup sıkıştırdığınızda burnunuza tatlı bir karanfil kokusu gelmelidir. Doğru karanfili seçmenin başka bir yolu karanfili suyun içerisine koymaktır.
Yukarıda kalırsa kaliteli bir karanfildir ancak aşağılara düşerse bayatlamış ve kalitesiz olduğunu anlayabilirsiniz. Bunlar kaliteli bir karanfili seçmeniz için size yardımcı olacaktır.

Peki, doğru ve kaliteli bir karanfil buldunuz ve aldınız. Eve gittiğiniz zaman nasıl saklamalısınız? Karanfil Nasıl Saklanmalıdır?
Karanfilleri saklamak için hava geçirmez bir cam veya plastik kap kullanmalısınız. Serin, karanlık ve kuru bir yerde muhafaza etmelisiniz. Eğer ki öğüttüğünüz veya toz olarak aldığınız bir karanfil ise buzdolabında saklamalısınız. Toz karanfili hızlı bir şekilde tüketmelisiniz.
Karanfilin Sağlığa Faydaları

Karanfilin sadece baharat olarak aroma verme amacıyla kullanıldığını sanıyorsanız bu yazıda karanfilin faydalarını okuyunca inanamayacaksınız!

Karanfil genellikle yemek pişirmede, aroma vermede ve diğer amaçlar için yemeklerde yaygın olarak kullanılan bir baharat türüdür.

Farklı olarak sigaralara tat verme amacıyla da eklenmektedir. Karanfilin yağı, antiseptik özelliktedir ve tıbbi amaçlar için kullanılmaktadır. Karanfil bileşiminin %70-90’ı eugenol isimli bir bileşikten oluşmaktadır ve karanfilin güçlü, karakteristik aromasını ve kokusunu verir.
Baharat olarak mutfakta kullanmanın yanı sıra alternatif tıpta hastalıkları, ağrıları tedavi etmek amacıyla birçok alanda kullanılmaktadır.

1. Diş Ağrısını Azaltır

Karanfil, diş ağrısını azaltır. Tek yapmanız gereken birkaç tane bütün karanfili ağzınıza atın ve tükürüğünüzle yumuşatana kadar ağzınızda gezdirin. Ağrıyan dişinizin üzerinde yumuşayan karanfili gezdirmeye çalışın. Bir başka yöntem ise birkaç bütün karanfili tülbentin arasına yerleştirin.
Çekiçle veya başka bir ağırlıkla karanfilleri parçalayın daha sonra tülbenti ağrıyan dişinizin üzerine koyun. Tutabildiğiniz kadar ağzınızda bekletin. Unutmayın, diş ağrınız için ilk yapmanız gereken bir diş hekimine göstermektir.
Ancak ağrınızı geçiremediğiniz durumlarda karanfilden yardım almanız ağrınızı rahatlatacaktır.

2. Bulantı ve Kusmayı Geçirir

Bulantı ve kusma geçici süreli bir problem, yediklerinizden kaynaklı olabilir. Ancak mide ve bağırsak rahatsızlığınızın başlangıç belirtisi de olabilir.
Öncelikle sürekli tekrarlanan bir durumsa doktorunuza başvurmalısınız. Sindirim sisteminde yaşanan problemlerin asıl sebebi genellikle bakterilerdir. İlaçlar her zaman çözüm ve rahatlama sağlamayabilir.

Bulantı, sindirim problemleriniz için doğal yollarla tedavi olmak istiyorsanız karanfil ve bal karışımı mucizevidir. Çok eskiden beri karanfil tozu ve bal karışımı bulantı için kullanılmıştır. Karanfil, anti-inflamatuar özelliğinin yanı sıra doğal anestezik etkiye sahiptir.
Bu etki kusma sırasında mideden yukarıya olan hareketin tersine dönmesini sağlar. Doğal balın anti bakteriyel özelliği bakterilerle savaşmaya yardımcı olur. Böylece mide de rahatlama sağlanır. Yapmanız gereken birkaç adet karanfili döverek toz haline getirdikten sonra bir tutam alıp 1-2 çay kaşığı doğal bal ile karıştırmanızdır.
Bulantınız olduğu zamanlarda bunu yutabilirsiniz.

3. Ağız Kokusunu Azaltır

Restaurantlarda ikram edilen karanfili biliyorsunuzdur. Sebebi, ağızdaki kötü kokuyu giderir. Kötü nefes, ağız kokusundan yakınıyorsanız karanfil size yardımcı olacaktır. Taneleri ağzınızda çiğnemek zor geliyorsa yemeklerinize katarak kullanabilirsiniz. Dilerseniz içeceklere, meyve sularınıza, shakelere ekleyebilirsiniz.
4. Sinüziti İyileştirir

Karanfil yağı, anti-inflamatuar ve anti-mikrobiktir özelliklere sahiptir. Alerjisi olan bireyler için semptomları azaltmaya yardımcı olabilir. Eğer evinizde aromaterapi difüzörü varsa 3-4 damla karanfil yağını difüzöre ekletin.
Maksimum 20 dk boyunca karanfil yağının kokusunu soluyun. Solunum yollarının açılmasına, solunumun artmasına ve tıkanıklığın açılmasına yardımcı olur. Solunum rahatsızlıklarının tedavisinde destek olabilir.
Eğer evinizde difüzör yoksa karanfil yağını göğsünüzün üzerine 1-2 damla damlatın ve göğsünüz, burnunuz, sinüsleriniz arasında parmaklarınızla masaj yapın. Hassas bir cilde sahipseniz Hindistan cevizi yağı ile karıştırarak yoğunluğunu azaltabilirsiniz.
Bir başka yöntem ise bir büyük bardak ılık suyun içerisine 2-3 damla karanfil yağı ekleyin. Solunum sistemine yardımcı olmak, enfeksiyonları önlemek istiyorsanız gün içerisinde çay gibi bir kez içebilirsiniz.
Alerji ve sinüs gibi problemlerin günlük hayatınızı etkilemesini engellemek istiyorsanız alerjinizi arttıran, mukus salınımını arttıran ve inflamasyona neden olan yiyecekleri günlük hayatınızdan çıkartın. Bunların yerine tedavi olarak kullanabileceğiniz bitkisel kaynakları, baharatları düzenli olarak tüketmeye çalışın.
Ancak kullandığınız ilaçlar bunlara etki edebilir, dikkat etmeniz gereklidir. Doktorunuza danışmayı unutmamalısınız.

5. Şişkinlik, Gaz Problemlerine Yardımcı

Vücutta gaz problemi bağırsak ve midede gaz miktarının aşırı olmasıyla hissedilir. Bunun bir sebebi gaz alımının fazla olması veya yenilen yiyeceklerde oluşan sindirim zorluklarıdır. Sindirilemeyen yiyecekler, bakteriler tarafından gaz üretimine neden olur ve kabızlık meydana gelir.
Öncelikle gaz probleminiz sıklıkla oluyorsa ve fark ettiğiniz bir yiyecek varsa 1 gün boyunca o yiyecek ve ondan yapılmış olan diğer gıdaları beslenmenizden çıkarmalısınız.
Sonucunda rahatlama yaşarsanız o besine karşı sindirim sıkıntısı çekiyorsunuz demektir. Karanfil gaz problemleriyle savaşmak için çok etkilidir.

Yaptığınız yemeklerin içerisine 1-2 adet karanfil atabilir veya 1-2 adet karanfili çay şeklinde demleyebilir, çayınızın içerisine atabilirsiniz.
6. Soğuk Algınlığını İyileştirir

Soğuk algınlığına yaz ya da kış mevsim fark etmeksizin yakalanma ihtimali çok yüksek oluyor. Çabuk atlatabilmenize yardımcı olabilecek karışım tarifinde tabi ki karanfil etkisini gösteriyor.
Az önce de bahsettiğimiz anti mikrobiyal ve anti inflamatuar özellikleri soğuk algınlığı tedavisinde önemli destek sağlıyor. Günlük olarak karanfil tüketmek soğuk algınlığına yakalanmanızı engeller. Ancak, yakalandığınız durumlarda da iyileşmenizi kolaylaştıracaktır.

Ilık bir bardak suyun içerisine 2 tatlı kaşığı bal ve 4 damla karanfil yağı ekleyin ve gün içinde tüketin.


Sadece sağlığa olan faydalarına değil, karanfilin cilde faydalarına da göz atmalısın!

Karanfilin Cilde Faydaları

Doğal olan karanfil yağı çok güçlüdür ve dikkatli uygulanmalıdır. Direkt cilde uygulamak yüzü yakabilir.
Bu yüzden uygulamadan önce yüzde 1’e kadar düşük bir seviyeye seyreltilmelidir. Karanfil yağı cildi tedavi etmek için kullanılmaktadır.

Sivilceleri Yok Eder

Aynaya her baktığınızda gitmeyen kırmızı sivilcelerinizden bıktınız mı? Doğal bir yolla tedavi etmek istiyorsanız karanfil yağını denemenizde fayda var. Siyah nokta, iltihaplı sivilceler, kızarıklıklar, sivilceler ve pul pul dökülme gibi problemler cilt rahatsızlıklarıdır.
Akne problemi genellikle hormonel dengesizlik nedeniyle ergenlik döneminde oluşabilir. Aynı zamanda cildin aşırı yağ üretmesi sonucu da oluşmaktadır.

Karanfil bitkisinin çiçeklerinden elde edilen bu uçucu karanfil yağı, mükemmel arındırma özelliğine sahiptir. İçeriğinde bulunan eugenol maddesinin anti bakteriyel özelliği sayesinde ağrılı ve iltihaplı sivilceleri ortadan kaldırmaya yardımcı olur.
Karanfil yağı sivilceleri yok etmek için çok güçlüdür. Sivilceli bölgelere topikal olarak uygulanmalıdır. Cildinize uyguladıktan sonra karıncalanma hissi verebilir. Karanfil yağının anti mikrobiyal özelliği sayesinde bakterilerin öldürülmesini sağlar ve sivilcenin diğer bölgelere yayılmasını engeller.
2009 yılında Çin’de yapılan bir çalışmada akneye en çok sebep olan bakteri çeşidi üzerine karanfil yağı uygulanmıştır. Sonucunda belirgin bir şekilde bakteriler azalmış ve üreme, büyümeleri durmuştur.

Sivilcelerinizi azaltmak için karanfil yağını seyreltmelisiniz. Aksi takdirde cildiniz tahriş olabilir. Seyreltmek için Hindistan cevizi yağı veya zeytinyağı kullanabilirsiniz. 10 damla Hindistan cevizi yağına 1 damla karanfil yağı eklemeniz yeterlidir.
Bir kulak pamuğu yardımıyla veya temiz parmak ucuyla sivilce üzerine uygulanabilir. Biraz kurumaya bırakıp sonrasında durulamanız yeterli olacaktır.

Yara İzleri ve Lekeleri Tedavi Eder

Ciltteki lekeleri gidermek oldukça zor ve uğraştırıcı bir durumdur. Evde yapacağınız karışım ile lekelerinizi veya yara izlerinizi azaltabilirsiniz. Ancak miktarlara dikkat etmelisiniz. Ciddi bir durumunuz varsa bir uzmana danışmalısınız.
Karanfilin toz halini satın alın veya evde 3-4 adet karanfili öğütün ve bir tutam alıp, 1 tatlı kaşığı bal ile karıştırın. Yara izinizin, kızarıklığınızın veya lekenizin olduğu bölgeye sürün (tüm yüzünüze uygulamayın). Kuruduktan sonra durulayın. Lekeler azalmaya başlayana kadar bu işleme devam edin.

Antioksidan Kaynağıdır
Diğer uçucu yağların hiçbirinin karanfil yağı gibi antioksidan özelliklere sahip olduğu söylenemez. Antioksidanları eminim birçok kez duymuşsunuzdur. Sağlıklı cilt ve vücudu korumak için çok iyi olduğu gerçeğini biliyoruz ve birçok ürünün içerisinde karşımıza çıkıyor.
Karanfil yağı, potasyum, sodyum, fosfor, demir ve vitamin A ve C gibi mineral bakımından zengindir. Bu yüzden karanfili tüketmek ve yağını cilt ürünleriyle birlikte belirli miktarlarda kullanmak cildinizi gençleştirecek, güzelleştirecektir.

Uykusuzluğa ve Strese Yardımcı

Aşırı stresli olduğunuz ve bir türlü kendinizi yatıştıramadığınız durumlarda karanfil yağı rahatlamanıza yardımcı olacaktır. Uykuya dalamama gibi problemleriniz varsa de uykuyu uyarır ve uykunuzun gelmesini sağlar.
Düzensiz uyku ve aşırı stres sağlıksız bir cildin temel sebebidir. Her iki durumda düzene koyulduğunda cildinize etkisini fark edeceksiniz. Karanfil yağını evinizde bulunuyorsa aromaterapi difüzörüne damlatın ve maksimum 20 dakika kadar solumanız uykuya dalmanızı kolaylaştıracaktır.

Karanfilin Saça Faydaları

Saç Dökülmesini Önler

Saç dökülmesini önlemek ve saçınızın daha dolgun görünmesini sağlamak istiyorsanız karanfil veya karanfil yağı kullanabilirsiniz.
Saç Rengini Yeniler

Karanfil çayı harika bir saç rengi yenileyici olarak kullanılabilir. Karanfil çayının soğumasını bekledikten sonra tüm saçınıza uygulayın ve şampuanlayıp, durulayın.
Saçınız, şampuanlandıktan sonra sadece bir karanfil çayı ile hayat dolu görünecektir. Karanfil kokusu da tazelenmiş saçlar için güzel bir koku sağlar.

Saç Kremi

Sert ve taranmayan saçlardan bıktıysanız karanfilli karışım saçlarınıza iyi gelecektir. Hem saçınızı yumuşatacak, parfüm gibi koku verecek hem de canlandıracaktır. Kremi hazırlamak için 3 çorba kaşığı zeytinyağı ve 1 çay kaşığı kadar karanfili karıştırın.
Karışımı küçük bir tavada hafifçe ısıtın. Ocaktan aldığınız tavayı en az 3 saat boyunca soğumaya bırakın. Karışımı bir şişeye veya küçük bir kavanoza koyun. Duş almadan önce, bu karanfil ve zeytinyağı karışımını ellerinizin arasında ovuşturarak ısıtın.
Karışımı kafa derisine hafifçe masaj yaparak uygulayın ve saçlarınızı tarayarak kan dolaşımını aktif hale getirin. 10 dk kadar beklettikten sonra banyoya girip şampuanlanıp, durulayabilirsiniz. Birkaç uygulamadan sonra saçlarınız canlı, yumuşacık ve mis kokulu olacak!
Karanfilleri satın almak oldukça uygun fiyatlıdır ve erişimi kolaydır. Yukarıda bahsedilenlerde görüldüğü gibi faydaları da çok fazladır. Sadece yemeğinizi, çayınızı güzelleştirmekle kalmaz cildinizi, saçınızı, vücudunuzu iyileştirir.

Bunun yanında da birçok besin öğesini size sağlar. Solunum yollarına yardımcıdır. Bu kadar çok faydası varken günlük hayatınıza karanfili dahil etmemek için bir neden var mı sizce? Eminim kullanımlarınızdan sonra çok memnun kalacaksınız.

Bu önemli bilgileri daha fazla kişinin faydalanması için, beğenip, paylaşmayı unutmayın lütfen...

(Metabolizmayı Hızlandırıp Deli Gibi Yağ Yaktırıyor)

Almanya'da birçok doktorun reçetelere doğal kalp hapı olarak yazdığı alıç, ciltten karaciğere, sindirimden kalbe kadar sayısız faydası olan bir meyve...
Meyvesinden elde edilen sirke, böbrek hastalıklarından kalp çarpıntısına, uykusuzluk, damar sertliğinden karaciğer rahatsızlıklarına kadar bir çok hastalığa şifa olan faydalı bir sirkedir.
Ülkemizin kıymeti bilinmeyen hazinesi o. Doğada yabani olarak kendiliğinden yetişir ve halk arasında "Kızlar yemişi, Kuş yemişi, Akdiken, Yemişen, Aluç, Kızılcık, Geyikdikeni, Kocakarı yemişi, Alış" olarak da bilinen bir meyvedir "Alıç". Kendisi, reçeli hep güzel ama asıl şifası sirkesinde gizli. Çok faydalı, bu yüzden mutlaka evimizde bulundurmalıyız…
Bir çok ülkede sağlık bakanlıkları tarafından onaylanmış, oldukça etkili, sağlıklı ve zararsız nadir bitkilerden/meyvelerdendir. Batı ve Güney bölgelerimizde çokça bulunur. Alıç meyvesinin 9-10 metre kadar uzayan dikenli ve çiçekli bir ağacı vardır. Bu meyve 8 ila 10 mm çapındadır ve kırmızı – sarı renklerdedir.
lıç meyvesin elde edilen sirkenin bir çok faydası bulunuyor. Bu yazımızda alıç sirkesinin faydaları, yapılışı ve kullanımı hakkında bilgiler aşağıda belirtilmiştir.

Alıç Sirkesinin Faydaları (Evrensel Tıp Alanında Kabul Edilen Özellikleri)
Alıç sirkesi vücudumuzdaki damarların genişlemesini sağlayarak daha fazla oksijen ve kan dolaşımına yardımcı olur.
Bu da olası kalp rahatsızlıklarını önlemeye ve yüksek kan basıncını dengelemeye fayda sağlar. Bununla birlikte kanın dolaşımının iyileşmesi, beyin fonksiyonları için de oldukça yararlıdır. Beyin belleğini güçlendirir.

Alıç Sirkesinin Diğer Faydaları

Böbrek hastalıklarında tedavi edici özelliğe sahiptir.
Damar sertliğini giderici özelliktedir.
Tansiyon dengeleyici görevi görür.


İçeriğinde yüksek oranda antioksidan bulundurur.
Şeker hastalığı tedavisi amaçlı kullanılır.
Panik atak hastalığına karşı kullanılır.
Mide sağlığı için güçlendirici etkiye sahiptir.
Kolesterol düşürme özelliğine sahiptir.

İdrar sökücü ve spazmları giderici etkisi vardır.
Yağ yakıcı özelliği sayesinde zayıflama amaçlı kullanılabilir.


Kalpteki ritim bozukluklarının giderilmesi ve kalp kaslarının kuvvetlenmesi için tüketilir.
Uyku problemi olanlar için tavsiye edilir.
Sinir sistemi hastalıkları için tedavi edici ve yatıştırıcı özelliktedir.
Alıç Sirkesinin Tarifi

Malzemeler :

Alıç meyvesi (1 kg)
Trabzon hurması (2 Adet)
Toz şeker (2 Kahve Fincanı)
Tuz (2 çay kaşığı)
Bir miktar içme suyu


Not: Evinizde eskimiş reçel varsa şeker yerine 2 yemek kaşığı kadar reçelin suyundan koyabilirsiniz.


Yapılışı : Kavanozunuzun içine hurma ve doğramış olduğunuz olgun alıçları koyun. İçine toz şekeri (veya reçelinizin suyundan) koyun. Üzerine tuz da ekledikten sonra suyunu ilave edin. Daha sonra kavanozun ağzını ince bir tülbent veya buzdolabı poşeti örterek kapağını sıkıca kapatın.



Hazırladığınız bu karışım 10 – 15 gün kadar karanlık ve oda sıcaklığında muhafaza edin. Sirkeyi yaptıktan 10-15 gün sonra tadına bakarak kıvama geldiğini anlayabilirsiniz. Kıvama gelen ev yapımı doğal sirkeyi bulandırmadan süzerek şişeleyebilirsiniz ve yemeklerinizinde, salatalarınızda sağlıklı olarak kullanabilirsiniz.

Alıç Sirkesi Nasıl Kullanılır?


Alıç sirkesini salatalarınızda ve yemeklerinizde kullanabilirsiniz. Ayrıca alıç sirkesi içtiğiniz suya karıştırılarak da kullanılır.



Bunun için 1 çay kaşığı alıç sirkesini, 1 bardak kadar içme suyuna karıştırarak tüketebilirsiniz. Bu belirtilen ölçünün dışında kullanımı önerilmez. Ayrıca alıç sirkesinin bilinen yan etkisi veya zararı yoktur.


Alıç Sirkesi Zayıflatırmı?

Alıç sirkesi yağ yakıcı özelliği sayesinde etkili bir zayıflama sağlar. Salata ve yemeklerinizde kullanacağınız doğal alıç sirkesi zayıflamanıza yardımcı olacaktır. Nerede satılır?



Alıç sirkesini kendi evinizde hazırlamak istemiyorsanız; aktar ve şifalı bitki satışı yapılan mağazalardan veya İnternet üzerinden sipariş ederek de alabilirsiniz.


Not: Organik alıç sirkesinin yarım litresi yaklaşık 15-20 TL gibi bir ücretle satılmaktadır.



Bu önemli bilgi ve yöntemlerden daha fazla kişinin faydalanması için, beğenip, paylaşmayı unutmayın lütfen...
 
osmanke Çevrimdışı

osmanke

BELKİ SARAYIMIZ YOKTU AMA BİZ HEP KRAL,DIK
Yönetici
Kurucu
7 Haz 2019
3,035
8,609
113
59
TR,İSTANBUL
1574544170392.png
Sürekli Aç Hissediyorsanız İşte Nedenleri
Çoğu zaman yeterli düzeyde yemek yemenize rağmen aç hissetme durumundan bir türlü kurtulamıyor musunuz? Bu konuda yalnız olmadığınızı bilmelisiniz. En başta şunu bilmelisiniz ki hem beslenme alışkanlıklarınızda hem de yaşam biçiminizde çok radikal değişimlere ihtiyacınız var. Bu değişiklikleri yapmadığınız sürece söz konusu sorunla karşılaşmaya devam edecek gibi görünüyorsunuz. Günün en ilgisiz saatlerinde bile sürekli buzdolabını açıyor ve yiyecek bir şeyler arıyorsanız tehlike çanlarının çaldığını söylemeliyiz. Bu sorunun muhtemel nedenlerine gelin beraber göz atalım.

1. Susuzluk


Beyinde hipotalamus ismiyle anılan bölgede açık ve susuzluk birlikte düzenlenir. Bu nedenle bölge zaman zaman susuzluğu da açlık gibi algılıyor. Böyle bir senaryo ile karşılaşmak istemiyorsanız susuz kalmayın, gün içinde bolca su tüketin. Özellikle yemek öncesinde içtiğiniz suyun size bu yönde daha somut faydası olacaktır.


2. Az Yemek Yemek


Gerçekten kendinizi daima aç hissediyorsanız en düz mantıkla gün içinde çok az yemek tüketiyorsunuzdur. Her gün almanız gereken kalori miktarından ya da besin öğelerinden uzak kalırsanız kendinizi aç hissetmeniz çok doğaldır. Normal şekilde yemek yemenize rağmen fazla enerji harcamanız da açlık hissinizi tetikler. Besin günlükleri tutmak size bu açıdan önemli bir fayda sağlayabilir.

3. Sosyal Medya


Sadece biyolojik değil aynı zamanda sosyal ve psikolojik nedenlere de göz atmak gerekiyor. Sosyal medya platformları, yemek uygulamaları sistemsel olarak iştahımızı açacak görsellerle bizi çevreliyor. Yemeklerle ilgili görsellerin fazlalığı açlık hormonunu harekete geçiriyor. En azından daha sağlıklı yemekler paylaşan hesapların takibini yapmak daha doğru olacaktır.

4. Sıkılganlık


Kendinizi aç hissettiğiniz pek çok zamanda esas sorunun aslında sıkılganlık olduğunu fark edebilirsiniz. Genelde insanlar sıkılmak ve gerçekten acıkmak arasındaki farktan bihaber. Mesela yemek yedikten çok kısa bir süre sonra oyalanmak adına bir şeyler yemek istiyorsanız, burada hemen kendinize engel olmalı ve yemek yerine bir bardak su içmeyi tercih etmelisiniz. Yemek; oyalanacak, sıkılmayı giderecek bir olgu değildir. Bu farkın ayırımına varmak sorununuzu en azından kısa vadede çözmenize yardımcı olabilir.

5. Regl Dönemleri


Kadınların belası regl dönemleri bu konuda da karşılarına çıkıyor. Regl dönemlerinde canınızın tatlı ya da farklı farklı yemekleri çekmesi gayet doğal. Progesteron düzeyinin yaklaşması bu durumun en önemli nedeni olarak gösterilebilir. Çünkü tam olarak bu dönemde kadınları kendilerini zaman zaman depresif hissetmelerine yol açabiliyor. Bozulan psikolojiden biraz olsun uzaklaşmak adına genelde şekerli yiyeceklere yöneliyoruz. Bu nedenle regl dönemlerinde kadınlar normal zamanlara göre biraz daha tetikte olması, yediklerine dikkat etmesi gerekir.

6. Bilinçsiz Yemek Seçimleri


Az yemek kadar yemek seçimlerindeki hatalar da açlık hissini tetikliyor. Karbonhidrat konusundaki yanlış ve abartılı seçimler kan şekerinde anlık yükselmelere ya da inişlere yol açıyor. Bu senaryo doğrudan açlığa neden oluyor. Çözüm besin öğelerini daha dengeli bir biçimde almaktan geçiyor.

7. Az Uyku


Uyku konusundaki eksiklikler ne yazık ki açlığa neden olacak unsurlar arasında yer alıyor. Az uyuduğunuz zaman leptin hormonu azalır. Bu hormonun görevi bilindiği üzere açlığı bastırmak. Uzmanlar günde ortalama 7-8 saat civarında düzenli bir şekilde uyumanın önemini vurguluyor.




8. Öğünleri Atlamak


Açlığınızı belli bir dengede tutmak istiyorsanız, bunun en önemli yöntemlerinden bir tanesi düzenli biçimde ana ya da ara öğünleri gerçekleştirmek. Bu ritmin bozulması adına çok özel durumlarda belli bahaneler kabul edilebilir; ancak bunların birer alışkanlığa dönüşmemesi gerekiyor. Mesela işe geç kaldınız ve işe geç kaldınız. Bu durumunda ne yazık ki önemli bir öğün olan kahvaltıyı es geçmek zorundasınız. En azından böyle durumlarda bir miktar ceviz ya da badem sizi dengeleyecektir.

9. Yemekleri Hızlı Yemek


Yemekleri yavaş bir şekilde yediğiniz zaman beyninize tokluk sinyalleri iletiliyor. Hızlı yediğinizde de doymanıza rağmen bu sinyaller beyne ulaşma noktasında epey geç kalıyor. Yemekleri yavaş yemeniz durumunda bu sorunun önüne geçebilirsiniz.

10. İlaçlar


En önemli nedenlerden bir tanesi de kullandığınız çeşitli ilaçların etkisi. Kimi ilaçlarda maalesef iştahın açılması gibi bir sonuç olabiliyor. Tabi buna rağmen ilaçları bıraktığınız zaman bu tip olumsuz etkilerden kolayca uzaklaşabiliyorsunuz. Dolayısıyla bunları dönemlik bir problem olarak görebiliriz.
 
osmanke Çevrimdışı

osmanke

BELKİ SARAYIMIZ YOKTU AMA BİZ HEP KRAL,DIK
Yönetici
Kurucu
7 Haz 2019
3,035
8,609
113
59
TR,İSTANBUL
Vazgeçmekte Zorlandığımız Şekerin Bize Verdiği Zararlar
Şeker farkında olmasak da en fazla tükettiğimiz besin maddelerinin başında geliyor. Çay içerken ya da kahve içerken tükettiğimiz şekerler işin sadece görünen kısmı. Oysa tükettiğimiz besinlerin pek çoğunda önemli ölçüde şeker bulunuyor. Ne kadar dikkat edersek edelim şekerin varlığı bir noktadan sonra kabus gibi üzerimize çökebiliyor. Kimileri için tüm bu zararlarına rağmen şekeri öyle bir anda bırakabilmek pek kolay olmuyor. Belki bu listemiz şekeri bırakmanıza yardımcı olabilir.

Vücudumuza Bir Faydası Yok


Şekeri çoğu zaman uzmanlar “en tatlı zehir” olarak yorumlar. Şekerin zararlarını düşündüğümüzde bu hiç de yabana atılacak bir tanımlama değil. Şeker, şeker pancarından elde edilen bir besin maddesidir. Glukoz ve fruktozdan meydana gelen şekerin içeriğinde protein ya da vitamin gibi önemli besin öğeleri bulunmuyor. Dolayısıyla vücudumuza yarardan çok zararı olan bir madde olduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz. Şekerin varlığı özellikle karaciğerin daha fazla mesai harcamasına neden oluyor.


Oysa tahıllar ya da baklagiller üzerinden temin ettiğimiz şeker yalnıza glukoza dönüşüyor. Bu da vücudun tüm hücrelerinde kullanılmasına olanak tanıyor. Sonuçta vücudumuzun bir şekilde şekere ihtiyacı var; bunun için nitelikli karbonhidrat kaynaklarına yönelmek çok daha sağlıklı olacaktır. Fruktoz şuruplarının vücudunuza vereceği muhtemel zararları bu şekilde önlemiş olursunuz.

Cilt Kırışıklarına Neden Oluyor


Şekerin anormal düzeyde tüketilmesi cilde de ciddi zararlar verebiliyor. Cilt kırışıklıklarında şekerin önemli bir rolü olduğunu ifade edebiliriz. Çünkü şeker proteinlerin temel yapılarını değiştirebiliyor. Bu durum glikasyon olarak da ifade ediliyor. Cilt doğal elastik yapısını bir ölçüde kaybediyor. Cildin sıklığını sağlayan kollajen zarar görmeye başladığı an cilt yüzeylerinde kırışmalar oluşuyor.

Hafızayı Güçsüz Hale Getiriyor


İyi bir hafıza için şekerden hızla uzaklaşmanız gerekiyor. Kan şekeri standart değerlerin üzerinde olan kişilerin beyninde küçülme gerçekleşme olasılığı diğerlerine kıyasla daha güçlüdür. Bu konu yakın zaman önce Avustralya Ulusal Üniversitesi tarafından özel olarak incelenmiştir. Beyinde hafızayı oluşturan alanlardaki küçülmeler, uzun vadede hafızanın potansiyelini ve gücünü azaltır.

Kanser Riskini Yükseltiyor


Bu belki de şekerin en endişe verici sonuçları arasında yer alıyor. Amerika’da diyet raporlarına ilişkin açıklamalarda kanserin en kronik beş hastalık arasında yer aldığı görülüyor. Şekerin doğal olarak bulunduğu kuru baklagiller, tahıllar, süt ürünleri, bu konuda bir tarafta tutulmalıdır. Çünkü bunlarda kansere karşı özel koruyucu maddeler bulunur. Oysa sofra şekeri için aynı şeyleri söylemek olanaksızdır. Bu hem bomboş bir kalori olmasının yanında aynı zamanda koruyucu madde de içermemektedir. Aşırı şeker alımları obeziteye davetiye çıkarır.



Savunma Sistemi Çöküyor


Bağışıklık sistemimizin en önemli tarafını alyuvarlar oluşturmakta. Şeker molekülleri normalden fazla tüketildiğinde, bağışıklık hücreleri devreye giremiyor. Bu da bağışıklık sisteminin doğal olarak zayıflamasına davetiye çıkartıyor. Hastalıklara yakalanma riskiniz arttığı gibi iyileşme süreleri de ciddi anlamda çoğalmaya başlıyor.

Diş Çürümeleri


Şekerin neredeyse zarar vermediği hiçbir nokta yok. Bunlardan bir tanesi de çoğumuzun kırmızı çizgileri olan dişlerimiz. Ağzımızın içinde çok sayıda bakteri barınır. Bunların kimileri dişler için faydalı kimileri ise zararlıdır. Şekerler kısa sürede diş fırçası ile temizlenmediği takdirde hemen aside dönüşür. Bu da kısa vadede diş çürümelerine yol açar.

Obezite


Yukarıda da açıkladığımız üzere günümüzdeki kilo problemlerinin ciddi bir kısmı şeker kaynaklı olarak ortaya çıkıyor. Şekerin bir tür bileşeni olan fruktoz, karaciğer tarafından yağ şeklinde tutuluyor. Bu durum bel bölgesinde ne yazık ki yağlanmalara yol açabiliyor.



Kalbi Olumsuz Etkiliyor


Şeker tüketimi ne yazık ki LDL’nin yükselmesine bağlı olarak damar tıkanıklarına yol açabiliyor. Damarlar içinde bu tip ufak parçacıklar çoğaldıkça damalar uzun vadede tıkanmaya başlıyor.

Sizi Mutsuz Kılar


Şekerin şu ana dek genel olarak fiziksel sonuçlarından söz ettik; ancak psikolojik faktörleri göz ardı etmeyelim. Şeker aynı zamanda ciddi bir mutsuzluk nedeni olarak kabul görür. Aslında şeker mutluluk hormonunu, yani serotonini salgılar. Bu da elbette ilk bakışta keyif veren bir süreçtir. Fakat bu durum beyinde kısa sürede bağımlılık yaratmayı başarır. Dolayısıyla beyinde bağımlılık yapan her şey bir zaman sonra size mutsuzluk olarak geri döner. Ayrıca şeker tüketimine bağlı olarak kilo almak, ayna karşısında da sizi mutsuz kılabilir.
 
osmanke Çevrimdışı

osmanke

BELKİ SARAYIMIZ YOKTU AMA BİZ HEP KRAL,DIK
Yönetici
Kurucu
7 Haz 2019
3,035
8,609
113
59
TR,İSTANBUL
Az Yemek, Uzun ve Sağlıklı Yaşamın Formülü
Yapılan bilimsel araştırmalar gösteriyor ki kalori düzeyini düzenli olarak düşürmek insan sağlığına çok önemli bir katkı sunuyor. Tıp dünyasındaki yeni gelişmelerden sonra yaşlanmaya dair önemli adımlar atıldı.

Bu durum yaşlanma odaklı hastalıkların önüne geçmek açısından da önemli. En basit örnekle Amerika’da bundan 40 sene öncesiyle bugünü kıyasladığımız zaman 50-65 yaş aralığındaki insanların kronik hastalıklara sahip olma eğiliminin o dönem çok daha yüksek olduğunu ifade edebiliriz.

Bugün Amerika’da söz konusu yaşlarda olan her 100 insandan 16 tanesi kronik bir hastalığa sahip. Geçmişe göre gelinen nokta daha umut verici. Bu yüzdenin yakın gelecekte daha da düşmesi adına çeşitli çalışmalar ve araştırmalar yapılıyor.



Çözüm Kalori Sınırlandırması mı?


Yapılan bilimsel çalışmaların odak noktasında genelde insan ömrünü uzatmak ve yaşlılığın etkilerini yok etmek yatıyor. Yine Amerika’da yapılan bir araştırmada porsiyon boyutlarını küçültmenin yaşlanma karşısında alınabilecek en basit önlem olduğuna vurgu yapıldı. Kaloriyi sınırlama üzerine kurulu olan bu anlayış, kademeli olarak kaloriyi azaltmak ve bu alışkanlığı kalıcı duruma getirmeyi amaçlıyor. Gündelik besin miktarlarında gerçekleşen azalmaların insan ömrüne olumlu bir katkı yaptığı düşünülüyor. Bu konuda özellikle başta Amerika olmak üzere pek çok ülkede araştırmalar yapılıyor. Bu araştırmalarda çoğunlukla fare, maymun ya da solucan gibi hayvanlardan faydalanılmıştır.



Kalori sınırlamasının yaşlılık ile bağını daha yakından görmek için Rhesus maymunları kullanıldı. 200 maymun üzerinde bu konuda uzun soluklu bir çalışma yapıldı. Belli maymunlara diğerlerine kıyasla görece daha az besin verildi. Az besine rağmen maymunlarda açlık ibaresi görülmedi. 16 yaşındayken kalori sınırlaması diyetine başlatılan bir maymun, kendi türünün ortalama yaş ömrünü tam 20 sene geçmeyi başarmıştır. Böylece kendi türünün en yaşlısı haline gelmiştir. Tabi bu arada kalori sınırlandırması uygulaması yapılan tüm maymunlarda yaşlanmaya dair benzer sonuçlar elde edilmiştir.

Önce Maymunlar Üzerinde Denendi


Beslenmeleri standart şekilde devam eden maymunlarda ise zaman içinde pek çok hastalık çıkmaya başlamıştır. Yaşlanma odaklı hastalıklar bu grupta %36 civarında seyrederken kalori sınırlandırması yapılan maymunlarda sadece %13’te kalmıştır. Sonuç itibariyle az tüketmek maymunlar üzerinde oldukça başarılı sonuçlar vermişti. Tabi kalori konusunda sınırlandırmalar yapmak insanlar için maymunlar gibi kolay olamayabilir. Tabi bu noktada genetik faktörler de es geçilmemelidir. Aynı kalori sınırlandırması uygulamasına geçen iki ayrı kişi, benzer sonuçlar elde edemeyebilir. Burada besinler bire bir aynı bile olsa sonuçlar belli açılardan birbirinden ayrılabilir. Bu noktada asıl önemli olan kalori sınırlandırma çalışması yaparken herkese özel ve ayrı bir çalışmanın yapılabilmesi. Yeme alışkanlıkları, vücudun şekeri yakma biçimi ya da depolama şekli bu noktada etkili olacaktır.



İlk Kez İnsanlar Üzerinde Denendi


Boston’da yer alan Tufts Üniversitesi de bu konuda benzer bir çalışmaya imza attı. Diyet uzmanı Susan Roberts çalışmaya öncülük etti. Buna göre 210’dan fazla kadın ve erkek iki ayrı gruba ayrıldı. Birinci grubun yemekleri sınırlandırıldı, diğer gruba ise iki sene boyunca standart besinleri verildi. Her iki grup da alt ayda bir düzenli olarak sağlık kontrollerinden geçirildi.



İki yılın sonunda kalori sınırlandırmasının yaşlılık odaklı hastalıkları önemli ölçüde geciktirdiği ortaya çıktı. Diğer gruptaki bireylerde ise kolesterol artışı görülmüş ve aynı zamanda insülin direncinde artış gözlemlenmiştir. Kalori sınırlandırılması yapılan kişilerde tümör oluşumlarına neden olabilecek moleküller önemli ölçüde azaltılmıştır.

Net Konuşmak İçin Erken


Bugüne dek yapılan araştırmalar bu teoriyi önemli ölçüde desteklese de uzmanlar yaşlılık ve beslenme alışkanlıkları arasındaki bağı daha net şekilde ortaya koymak adına daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğunu söylüyor. Biyoloji karmaşık bir alan ve doğal olarak bu tip sorular hemen yanıt bulamayabiliyor. Kalori sınırlandırması yapmanın bir zararı olduğu düşünülmüyor. Şu ana dek ortaya konan tek handikabı kemik yoğunluğunda azalma riski. Bu durum da genelde kalsiyum tabletleri sayesinde çözülebiliyor. Tıp dünyasında bu konuya dair heyecan verici gelişmeleri önümüzdeki dönemde bekleyip göreceğiz.

Kaynak : BBC
 
osmanke Çevrimdışı

osmanke

BELKİ SARAYIMIZ YOKTU AMA BİZ HEP KRAL,DIK
Yönetici
Kurucu
7 Haz 2019
3,035
8,609
113
59
TR,İSTANBUL
Zekayı Geliştiren Bilimsel Yöntemler Nelerdir?
Potansiyel zekamızın çoğu zaman pek farkında olamıyoruz ve kendimizi bu yönde pek geliştirmiyoruz. Oysa zeka, gelişime oldukça açık, dinamik bir mekanizma. Bu, üstelik bilimsel anlamda da kanıtlanmış durumda. Hayatınızın çok daha pozitif bir yöne evrilmesi için beyninizi geliştirmeniz olası. Zekayı geliştiren bilimsel yöntemlere ve zihinsel egzersizlere yakından bakalım.

1. Gün Boyu Sık Sık Su Tüketin


Su tüketmenin pek çok faydası var, bunlardan bir tanesi de zihninizle alakalı. Özellikle sabah kalktığınız ilk anda, aç karnına içeceğiniz su oldukça önemli. Beynin 3/4 ‘lük bölümü sudan oluşuyor. Kalktıktan sonra yarım saat içinde en az iki bardak su tüketmeniz yararınıza olabilir.


2. Uykunuzu Önemseyin


Uyku zeka gelişiminde çok ciddi bir rol oynar. Uyku zaten vücudunuzdan ziyade beyninizin dinlenmesi açısından gerekli bir süreçtir. Elbette bu süreçte bedeni dinlendirmek de önemlidir; ancak öncelik zihnin dinlenmesinden yanadır. Uyku sürecinde beyin bir bakıma şarj olur. Bu nedenle dünyanın en iyi fikirleri için sabah saatleri iyi fırsatlar sunar. Sabah erken saatlerde çalışan insanların çok daha verimli şekilde çalışmalarının nedeni de budur. Bu konuda fareler üzerinde de çeşitli bilimsel deneyler yapılmıştır. Tabi uykunun kaliteli olması da çok önemli bir detay.

3. Kitap Okumayı Rutin Haline Getirin


Kitap okumak size her koşulda yeni yeni kapılar açar. Birkaç dakika içinde sizden kilometrelerce uzakta başka başka kültürlerden insanlarla tanışırsınız. Hiç bilmediğiniz dünyaların içine dahil olursunuz. İlla bir roman olması gerekmez, bir ansiklopedi, bir dergi bile okuma alışkanlığınızı diri tutacaktır. Okumak, okuma yoluyla düşünmek etkili bir egzersiz olarak kabul görür. Günde 30 dakikanızı bile ayırsanız kısa süre içinde beyin gelişiminizdeki farkları somut olarak görebileceksiniz. Okumayı alışkanlık haline getirdikten sonra asla elinizden kitabı bırakamayacaksınız. İşleriniz dolayısıyla bir gün kitaba ara vermek zorunda kalsanız bile, aklınız hep okuyamadığınız kitaplarda kalmaya başlayacak.

4. Her Gün Biraz da Olsa Kestirmeye Çalışın


Deyim yerindeyse her gün birkaç dakika bile olsa şekerleme yapmak, beyin sağlığınıza ciddi bir katkı sunar. Bu sürelerin 20 dakika civarında olması ideal olarak görünüyor. Kısa bir uyku ile günün geri kalanına harika bir şekilde devam edebilirsiniz. Tarihteki çok büyük ustaların şekerlemeyi rutin hale getirdiği biliniyor. Da Vinci, bunlardan sadece bir tanesi.



5. Boş Konulara Vakit Ayırmayın


İnsanlar olarak zamanımız zaten kısıtlı, ortalama yaşam süremiz belli. Bunu da zaten belli bir bölümünü aktif bir biçimde geçirmek durumundayız. Hal böyleyken boş beleş işlere vakit harcamamak gerekiyor. Zamanınızı çalan dedikodulardan uzak durun, sosyal medyada tüm gününüzü harcamayın. Bunlar zihinsel olarak sizi sadece yoran aktivitelerdir. Size büyük ölçüde bir katkı sunmaz, tam tersi beyninizi uyuşturur. Aynı şekilde televizyon izlemek de zekanın gelişimi önünde ciddi bir engeldir. Vaktinizin çok kıymetli olduğunu aklınızdan çıkarmayın.

6. Kafanızı Açan Filmlere Göz Atın


Filmler doğası gereği katmanlı bir yapıya sahiptir. Nitelikli filmler özellikle senaryo yapılarıyla belli bir derinliğe ve gizeme sahip olan sinema filmleri daimi bir zihinsel egzersizi ayağınıza getirir. Sonunu tahmin etmeye çalışacağınız, olaylar arasındaki bağlantılar üzerine kafa yoracağınız filmlere ağırlık vermelisiniz. Bu belki de zihinsel gelişim açısından en eğlenceli yöntemlerden biri olsa gerek.

7. Motosiklet Sürün


İlginç bir şekilde motosiklet kullanmak dikkat ve odaklanma seviyenizi yukarı çıkarır. Aynı zamanda bu sizi daha genç ve zinde hissettirir. Uzun süre motosiklet kullanan kişilerin beyin fonksiyonları görece daha iyi çalışıyor. Özellikle Alzheimer gibi hastalıklara karşı riskin ciddi anlamda düştüğünü ifade edebiliriz.



8. Örgü Örmekten Çekinmeyin


Yine biraz tuhaf bir öneri farkındayız ama gerçekten de örgü örmek zekâ gelişimi açısından son derece önemli. Örgü örmenin yapılan araştırmalara göre beynin belli bölgelerini harekete geçirdiği kanıtlanmıştır. Bu aynı zamanda verimli bir meditasyon yöntemi. Biraz sabır istese de zekanızı geliştirecek bu yöntemi denemekten çekinmeyin.

9. Müzik Dinleyin


Araştırmalar daima müzik dinlemenin ruhu ve bedeni beslediğini gösteriyor. “Müzik ruhun gıdasıdır” sözü elbette boşan söylenmemiştir. Müzik hem hafızayı diri ve güçlü tutuyor, hem de odaklanma düzeyini artırıyor. Aynı zamanda sırada bir dinleyici olmanın ötesinde yeni besteler yapmak ekstra bir katkı sağlıyor. Yabancı müzikleri dinlerken ve sözlerini anlamaya çalışırken de bu egzersizi etkili bir şekilde yapmış olabilirsiniz.

10. Yenilikler Peşinde Olun


Bu gerçekten de çok önemli bir madde. Yeniliğe açık olan insanlar her zaman zihinsel gelişimlerini açık tutar. Alışkanlıkların devam ettirilmesi sizi vasatlaştırır. Analitik düşünme beceriniz ortadan kalkar. Oysa yeni şeyler denemek yeni mekanlara dahil olmak yeni hobiler edinmek yeni arkadaşlar edinmek zekanızın aktif ve işlevsel olmasını sağlayacaktır.



11. Arkadaşlarınızın Zeki Olmasına Özen Gösterin


Hazır yeni arkadaşlar demişken bu noktada altını çizmek gerekiyor. Her arkadaş değil zeki arkadaşlar makbuldür. Zeki insanlar sizin algılarınızı ciddi anlamda değiştirir. Eğitiminize dolaylı yoldan en az aileniz kadar katkı sunar. Bir noktadan sonra onun hayata bakışı olayları değerlendirme biçimi sizi de etkiler. Bakış açınız değişir ve zihinsel açıdan farklı düşünmeye, dönüşmeye başlarsınız. Zekası düşük insanlarla takılmak ise sizi basitleştirir. Onlarla vakit geçirdikçe sizin de zeka düzeyiniz düşmeye başlayacaktır.

12. Sosyal Olmaya Çalışın


Ne yapın edin kendinizi dört duvar içine hapsetmeyin. Bu size kısa ve uzun vadede çok ciddi zararlar verecektir. Sosyal olan insanların genelde daha zeki olduğu söylenir. Kurduğunuz sosyal bağlantılar beyninizi diri tutacaktır. Sosyal zekanın da kendi başına bir zeka türü olduğunu unutmayın. Empati yapma becerinizi artırmak ve başka insanların düşüncelerini duygularını anlamaya çalışmak zihninize pozitif yönde etki edecektir.

13. Oyunlar Oynayın


Oyunlar oynamak sanıldığı gibi beyni uyuşturmaz. Tabi bu anlamda her önünüze gelen oyunun zeka geliştirici olduğunu söylemek zordur. Adı üzerinde “zekâ oyunları kategorisinden kendinize uygun eğlenceli ve geliştirici oyunlara yönelebilirsiniz.



14. Daha Fazla Seyahat Etmeye Çalışın


Çeşitli yerleri keşfetmek, yeni diyarlara doğru yol almak sizi zihinsel açıdan geliştirir. Yeni yerler görmek algılarınızı ve vizyonunuzu geliştirecektir. “Çok gezen mi bilir çok okuyan mı” tartışmalarında gezginlerin genelde bir adım önde görüldüğünü unutmayın. Kendinize büyük bir iyilik yapın ve bol bol gezin.

15. Yeni Bir Dil Öğrenin


Yeni bir dil öğrenmek, zihninizi sürekli aktif tutar. Bu en yaygın zeka geliştirme yöntemleri arasında yer alıyor. Yabancı dil öğrenenler beyinlerinde yeni nöron bağlantılarının kurulmasına olanak tanır. Diğer yandan yeni dil öğrenerek yeni insanlar yeni kültürler tanıyabilirsiniz. Bunun sizin kariyerinize olan katkısı da tartışılmaz.
 
osmanke Çevrimdışı

osmanke

BELKİ SARAYIMIZ YOKTU AMA BİZ HEP KRAL,DIK
Yönetici
Kurucu
7 Haz 2019
3,035
8,609
113
59
TR,İSTANBUL
Sade Kahvenin Az Bilinen Bilimsel Faydaları
Sizin de sabah kalktığınızda ilk aklınıza gelen şey güzel bir kahve içmek mi? Merak etmeyin, çevrenizdekiler bu durumu ne kadar yadırgasalar da doğru yoldasınız. Çünkü sade kahvenin bilimsel açıdan kanıtlanmış olan pek çok faydası var. Gelin bu faydalara hep birlikte göz atalım.

1. Sağlıklı Yaşamın Kapılarını Açar


Alkol tüketerek zamanınızı geçirmek yerine her gün sade bir kahve tüketmek pek çok açıdan daha sağlıklı. Bilimsel araştırmalar da bunu doğrular nitelikte. Her gün düzenli şekilde sade kahve içenlerin siroz gibi hastalıklara yakalanma olasılığı oldukça düşük.


2. Kahve Daha Zeki Olmanızı Tetikler


Kahve içmekle zeka arasındaki bağlantı size biraz garip gelebilir; ancak sade kahvenin zekayı tetiklediği yönünde ciddi öngörüler söz konusu. Kafeinin saykoaktif bir uyarıcı olması bu durumun en önemli nedeni. Kahve içtikten çok kısa bir süre sonra kafein kan akışına katılır. Daha sonra yaklaşık 40 dakika içinde beyne ulaşır. Kafeinin beyne ulaşmasıyla beraber adenozin engellenmiş olur. Dolayısıyla bu durum beyin nöronlarını harekete geçirir.

3. Metabolizmayı Artırır


Kilo u vermek istiyorsunuz. Hiç düşünmeden kahve için. Bu sizin daha aktif bir hayata dahil olmanıza da yardımcı olacak. Yağ yakma arzusunda olanlar için kahve çok ideal bir seçimdir. Elbette kahve tek başına yeterli değildir. Bunu bir de sporla birleştiğinizde yağ yakımını daha da hızlandırabilirsiniz.

4. Besin Maddelerini Almanıza Olanak Tanır


Kahve antioksidan konusundaki ihtiyaçlarınıza önemli ölçüde yanıt verir. Kahvenin içinde yer alan önemli besin değerleri arasında B5, B2, Magnezyum ve Potasyumu sıralayabiliriz.



5. Diyabet Tehlikesini Ortadan Kaldırır


Bu maddeye geçmeden önce hatırlatmak isteriz ki kahveniz şeker ya da krema içermemeli. Çünkü aksi takdirde bu maddeler bir karşılık bulmayacaktır. Bilimsel araştırmalar sade kahve içmenin diyabet riskini ciddi anlamda azalttığını gösteriyor. Eğer sabahları içtiğiniz kahve sayısını ikiye çıkarırsanız şekere yakalanma riskini yaklaşık %27 düzeyinde azaltabilirsiniz.

6. Depresyona Karşı Etkili Olur


Yukarıda da değindiğimiz üzere kahvede bulunan kafeinin miktarı, dopamin düzeyini de ciddi anlamda etkiliyor. Dopamin, mutluluk hormonu olarak da biliniyor. Kahve dışında da dopamin seviyesini yükseltecek besinlere yönelmeniz yerinde olacaktır.

7. Kanser Türlerine Karşı Kalkan Görevi Görür


Gün içinde düzenli ve istikrarlı bir şekilde sade kahve tüketen insanların kansere yakalanma olasılığı görece azalır. Özellikle kahvenin cilt kanseri ve karaciğer kanserine karşı kalkan görevi üstlendiğini söyleyebiliriz.



8. Kalp Sağlığını Korur


Kahvenin bir diğer faydası da kalp sağlığı ile ilgilidir. Kahvenin felce yaklaşık olarak %20 civarında iyi geldiği düşünülüyor. Bunun haricinde çeşitli kalp hastalıklarına karşı da kahvenin altını çizmek gerekiyor. Hatta kalp sağlığı açısından kahve içmekle yürüyüş yapmak arasında ciddi bir benzerlik olduğu düşünülür.

9. Sistemin Temiz Kalmasını Sağlar


Kahvenin idrar sökücü bir işleve sahip olduğu bilinen bir gerçektir. Kahve sayesinde boşaltım sisteminin işlevini yerine getirmesini sağlayabilirsiniz. Vücutta biriken çeşitli bakterilerin ya da virüsün bir biçimde dışarıya atılması gerekir. Kahve içen insanların genelde bağışıklık sistemi güçlü olduğu için daha nadiren hasta oldukları bilinir.
 
osmanke Çevrimdışı

osmanke

BELKİ SARAYIMIZ YOKTU AMA BİZ HEP KRAL,DIK
Yönetici
Kurucu
7 Haz 2019
3,035
8,609
113
59
TR,İSTANBUL
Detoks Nedir? Nasıl Uygulanır Ve Yararları
Son dönemlerde adından en fazla söz ettiren şeylerden bir tanesi, detoks. Bilindiği üzere vücut stres, sağlıksız beslenme ve çevre kirliliği gibi durumlardan kaynaklı toksin biriktirmeye başlar.

Bu toksinlerin birikmesi ile baş ağrısı, sinirsel bozukluklar, deride döküntüler, uykusuzluk, mide bulantısı, baş dönmesi gibi sorunlar ortaya çıkar.

Beslenme alışkanlıkların düzenlenmesi ile vücudun toksin biriktirmesi engellenebilir. Beslenme tarzınızda yapacağınız değişiklik ve uygulayacağınız bir detoks ile çok daha sağlıklı ve dinç hissedebilirsiniz.


Detoks programları 3,5,7 en fazla 2 haftalık uygulanan beslenme programlarıdır.Uygulamak zor ve disiplin gerektirdiği için en çok tercih edilen detoks programı 3 günlüktür.

Kimlerin Detoks İhtiyacı Vardır Ve Nasıl uygulanır.


Sürekli halsizlik hisseden kişiler, Geçmeyen kronik baş ağrısından şikayetçi olanlar.

Şişkinlik hissi ve sindirim ile ilgili sıkıntıları olanlar mutlaka detoks uygulamalıdır.

Detoks vücuttan toksinleri atmayı kolaylaştıran beslenme programı olduğu için yoğun olarak çiğ sebze ve meyve tüketiminden oluşur. Et, yağlı, şekerli gıdalar, kafeinden uzak durmak gerekir. Azda olsa bazı detoks programları hayvansal ürünler ve balık eti de bulunur. Detoks programı doktor onayı alındıktan sonra yapılmalıdır..

Detoks Sırasında Vitaminlerin Önemi


Detoks için yapılacak işlemler esnasında kişilerin mutlaka beslenme programlarını düzenlemesi gerekmektedir. Bunun için antioksidan vitaminlerden yararlanılabilir. Uzmanlar B3, C, selenyum, A ve E vitaminlerinin beslenme düzenine eklenmesini tavsiye etmektedir. Bilinenin aksine birkaç günlük ya da 1 haftalık detoks programları istenilen etkinin elde edilmemesine neden olmaktadır. Detoks yapılırken dilin üzerinde katman oluşuyor, idrar kahverengi olarak çıkıyor, bağırsaklar ağrıyor, ağızda kişiyi rahatsız edecek bir koku oluşuyorsa yapılan detoks programı kas yıkımına neden olmaktadır.



Detoks programı içerisinde sağlıklı yağlar, kuru yemişler, rafine edilmemiş tahıllar, meyveler ve sebzeler mutlaka bulunmalıdır. Böylece vücut ihtiyaç duymuş olduğu her şeyi alacak, bu esnada da içerisindeki toksinlerden kurtulmuş olacaktır.

Çiğ Beslenme


İnsanlar genel olarak besinleri pişirerek tüketiyor. Şimdilerde ise besinler herhangi bir pişirme işlemine tabi tutulmadan tüketilmekte. Böylece besinler sindirim için gerekli olan yüksek orandaki enzimleri içerisinde barındırmaktadır. Çiğ beslenmedeki en önemli nokta ise yenilecek besinlerin et olmaması. Uzmanlara göre çiğ beslenmek, yüksek vitamin ve mineral almayı sağlayarak enerjik bir yaşamın kapılarını açıyor.

Sebze ve Meyvelerin Suyu Sıkılıp Mı Tüketilmeli?


Detoks uygulanırken sebzelerin suyunu sıkıp tüketmek zorunlu değildir. Bu sadece çiğ olarak tüketilmekte zorluk çekilecek bir takım sebzelerin tadını karıştırıp tüketmek daha kolay olacağını düşünüldüğü için uygulanır. Aksine çiğneyerek tüketmek hem doyma hissinizi arttıracak ve katı besinlerin sindirimi daha geç olacağından tok hissetme sürenizi uzatacaktır. Bundan dolayı eğer tatları sizi aşırı rahatsız etmiyorsa sıkıp içmek yerine sebzeleri çiğ ve çiğneyerek tüketmeniz daha doğru olacaktır.

Alkali Su


Detoks programı esnasında mutlaka içilen suya da dikkat edilmelidir. İçtiğiniz su Alkali olması tercih edilmelidir. Alkali su bazik bir yapıya sahiptir böylece vücuttaki toksinleri nötr hala gelmesini ve kolaylıkla vücuttan atılmasını sağlar.

Alkali su nasıl hazırlanır?
  • Bunun için bir limon ve biraz deniz tuzuna ihtiyacınız var. Akşamdan 2 litre suya 1 adet limon dilimlenip atılmalı ve 8 saat bekletildikten sonra, 1 çay kaşığı tuz ilavesi ile suyunuzun Ph değeri yükselecek ve alkali suyunuz hazır.
  • İkinci yöntem ise karbonat ilave ederek hazırlayabileceğiniz alkali su. Karbonat koyarak alkali su elde etmek için 1,5 lt suya 1 çay kaşığı karbonat ilave ettikten sonra 2-3 saat dinlendirilir ve alkali suyunuz hazır.
Detoks uygulanırken günlük en az 3 litre su tüketilmesi gerektiği unutulmamalı.Alkali suyun yanı sıra badem sütü de içilebilir. Üstelik bu sütü evde yapmak oldukça kolay. Bir su bardağı çiğ badem ve 4 su bardağı içme suyu geceden hazırlanarak en az 8 saat olmak üzere 24 saate kadar bekletilmeli. Daha sonrasında da ortaya çıkan süt ister süzülerek ister süzülmeden bademleri ile birlikte sorunsuzca tüketilebilir.

Uyarı;
Alkali su tüketileceği zaman mutlaka bir uzaman ve doktor danışılmalı. yüksek tansiyon ve tuz diyetinde olan kişilere zararlı olabilir. Doktora danışılmadan kullanılmamalıdır. Ayrıca İngiliz karbonatının bazı insanlar üzerinde olumsuz yan etkileri olabileceğinden mutlaka uzaman kontrolü ve tavsiyesinden sonra tercih edilmeli.
 
osmanke Çevrimdışı

osmanke

BELKİ SARAYIMIZ YOKTU AMA BİZ HEP KRAL,DIK
Yönetici
Kurucu
7 Haz 2019
3,035
8,609
113
59
TR,İSTANBUL
Bu Besinler Adeta Birer Doğal Antibiyotik!
Antibiyotikler, bakteri temelli enfeksiyonları engellemek adına kullandığımız önemli ilaçlardır. Antibiyotikler doğru zamanda ve doktor kontrolünde kullanılmadığında istenmeyen sonuçlar yaratabilir. Antibiyotikler bakterilere karşı kısa sürede hızlı çözümler üretir. Toplumda bu ilaçlara karşı doğru bilinen pek çok yanlış olduğunu hatırlatalım. Yanlış ve bilinçsiz kullanımlar savunma mekanizmamıza zararlar verebilir. Aslında doğanın bize bahşettiği doğal antibiyotiklere yönelmek çoğu zaman daha sağlıklı bir yönelimdir. Enfeksiyonlar karşısında vücut direncinizi yükseltecek olan doğal antibiyotikleri bu listede bir araya getirdik.

Sarımsak


Sarımsak doğal antibiyotik denildiği zaman akla gelen ilk bitki türüdür. Evlerimizde, özellikle yemeklerde yaygın olarak kullandığımız sarımsağın faydaları saymakla bitmez. Sarımsağın içindeki alisin özü, antibakteriyel bir niteliğe sahiptir. Sarımsak tüketiminin en önemli taraflarından biri de vücutta yer alan yararlı bakterilere herhangi bir zararının olmaması. Kokusunu umursamadan her gün tüketmeye özen gösterin.


Bal


Tadı güzel, rengi güzel, kokusu güzel. Daha ne olsun. Bal doğanın tüm mucizelerini bünyesinde barındırıyor. Antik çağda bal yaraların tedavi edilmesinde kullanılıyordu. O zamandan bugüne en etkili doğal antibiyotiklerden biri olmayı sürdürüyor. Balın antiseptik özelliği bu direncin en önemli nedeni. Bal tükettiğinizde bakterilerin türemesi engelleneceği için toksinler de temizlenmiş olur. Bal aynı zamanda karaciğerin de daha etkili çalışmasına yardımcı olur. Tabi ülkemizde bal konusunda ciddi bir nitelik karmaşası var. Nitelikli ve organik balı tercih etmeniz oldukça önemlidir. Özellikle de balın işlenmemesine dikkat ediniz.

Lahana


Lahananın içinde kükürt bulunur. Tıpkı brokoli ve karalahana gibi kansere karşı çok etkili bir silahtır. Ufak bir kase bile yeseniz günlük C vitamini ihtiyacınız önemli ölçüde karşılanmış olur. Lahanın besin değerleri oldukça yüksektir. Lahanayı yemek olarak ya da doğrudan salata olarak tüketebilirsiniz.

Elma Sirkesi


İşlenmemiş olan elma sirkesi genelde salatalarda veya bizzat yemeklerde kullanılıyor. Hem kolesterolü hem de kanser olasılığını önemli ölçüde azaltan elma sirkesi, kanı alkalize eder. Bu sayede de toksinlerin vücuttan atılması kolaylaşır. Aynı zamanda kilonuzu kontrol altına almak için de elma sirkesini bol bol tüketmeniz önerilir. Yemekte tercih edeceğiniz sebzeleri birkaç saat öncesinden sirkeli suyun içinde bekletmeniz yararınıza olacaktır.



Hindistan Cevizi Yağı


Hindistan cevizi yağı genelde güzellik tariflerinde tercih ediliyor. Bu yağın bir diğer mucizesi de antimikrobiyal etkisidir. Aynı zamanda antioksidanlara sahip olması da bağışıklık sistemine güç katar. Kan şekerinizi dengelemek ve hatta zihinsel fonksiyonları harekete geçirmek için de Hindistan cevizi yağını kullanabilirsiniz. Sabahları kahve içme alışkanlığınız varsa, içine bir kaşık Hindistan cevizi yağından koymanızı öneriyoruz.

Kekik Yağı


Kekik yağının içinde karvakol adı verilen bir tür antimikrobiyaller bulunur. Bu durum vücut direncini artırır. Kekik yağı tıp alanında henüz keşfedilmiş bir mucize değildir. Çok eski zamanlardan bu yana antiviral niteliğe sahip olan kekik yağı, farklı toplumlarca kullanılmış. Kekik yağı bilhassa parazit oluşumlarına karşı son derece etkilidir. Diğer yandan da yaraların iyileşme süreçlerinde veya solunum sorunlarında kekik yağına başvurabilirsiniz.

Zerdeçal


Zerdeçal bilindiği üzere Hint mutfağının sembolik lezzetleri arasında yer alıyor. Bu mucizevi baharata Çin’de de rastlamak mümkün. Zereçal bilhassa yaraların iyileşmesinde ya da enfeksiyonların tedavi süreçlerinde başvurulan bir baharat. Ayrıca mide konusunda çeşitli rahatsızlıklar yaşıyorsanız da zerdeçal sizin için doğru adres olacaktır. Dilerseniz zerdeçal özlü besini takviyelerine de yönelmeniz mümkün.



Ekinezya


Ekinezya; çoğunlukla yara oluşumlarına karşı ya da bakteri odaklı enfeksiyonların engellenmesinde kullanılır. Doğal antibiyotikler arasında her daim kendine yer bulmayı başaran ekinezya aynı zamanda kan zehirlenmelerinde de kullanılıyor. Günümüzde ekinezya, krem veya merhem biçiminde de satılıyor. Gün içinde ortalama bir bardak tüketmeniz halinde bakteri enfeksiyonlarını ortadan kaldırabilirsiniz.

Zencefil


Doğal antibiyotik özelliğine sahip olan zencefil, bu listede olmayı fazlasıyla hak ediyor. Zencefil pek çok hastalığın tedavisinde kullanılıyor. Bilhassa taze olarak tüketilmesi patojenlere karşı etkili sonuçların alınmasını sağlıyor. Zencefil diğer yandan da dişeti enfeksiyon problemlerinde kullanılır. Dilerseniz zencefili kuru şekilde de tüketmeniz mümkün. Çay olarak tüketmek isterseniz de bir nebze bal ya da limon ilave etmeniz daha iyi sonuç verecektir.

Greyfurt Çekirdeği Özü


Doğal bir antiseptik olan greyfurt çekirdeği özü çok ayıda virüs, bakteri ya da mantar üstünde olumlu yönde etkili olmuştur. Aynı zamanda içinde yer alan antioksidandan dolayı bağışıklık sistemini dirençli tutar. Çekirdek özü bol düzeyde C vitamini bulundurur.

Tabi bütün bu sözünü ettiğimiz doğal antibiyotikler dışında doğanın bize armağan ettiği nice mucize var. Kırmızı biberden defne yaprağına, tarçından fesleğene dek pek çok bitkiyi evinizde birer doğal kalkan olarak bulundurmanız önemli. Bütün bunların vücudun bakterilere karşı savaşında destekleyici birer etken olduğunu unutmayın.
 
osmanke Çevrimdışı

osmanke

BELKİ SARAYIMIZ YOKTU AMA BİZ HEP KRAL,DIK
Yönetici
Kurucu
7 Haz 2019
3,035
8,609
113
59
TR,İSTANBUL
Araştırmalara Göre Kel Erkekler Daha Zeki ve Daha Başarılı
Kellik sadece ülkemizde değil tüm dünyada bir tabu olarak görülür. Erkekler açısından kellik genel anlamda bir kabus gibi görülür. Saçların dökülmeye başlamasıyla birlikte daha az çekici görüneceklerine olan inanç, öz güvenlerini de olumsuz yönde etkileyebilir. Buna rağmen kellikle alakalı son dönemde yapılan araştırmalar kellere bazı teselliler veriyor.



Saç dökülmeleri henüz 20’lü yaşlardan başlamak kaydıyla erkekler adına ciddi bir probleme dönüşür. Kadınlar bu konuda genel anlamda şanslı olsalar da erkek tipi dökülme, pek çok erkeğin karşılaştığı bir sorun. Neyse ki birkaç yıllık kabullenememe sürecinden sonra erkekler bir şekilde azalan saçlarına alışmak durumunda kalırlar. Hatta öyle ki kellikleriyle barışıp kendilerine yeni yeni tarzlar oluştururlar. Kimilerinin yeni görüntüsü saçlı hallerinden bile iyi hale gelebilir.


Araştırmalar Ezber Bozuyor


Keller kendilerini çekici ya da erkeksi bulmazlar ancak araştırmalar bunun aksini söyler. Kellerin bu konuda derlenmesine, kendilerini yiyip bitirmelerine hiç gerek yok. Kellerin öz güvenleri düşünülenin aksine aslında daha yüksek olduğu araştırmadan çıkan en çarpıcı sonuç. Diğer yandan kel erkeklerin çoğunlukla daha zeki, daha başarılı oldukları kabul görüyor. Buna rağmen bazı erkekler akıllı olmaktan ya da başarılı olmaktan ziyade saçlarının olmasını tercih edebiliyor. Bu, hayattaki genel önceliklerle alakalı bir durum olsa gerek.

Keller Sosyal Yaşamda Çok Baskındırlar


Amerika’nın Florida bölgesinde yer alan Barry Üniversitesi, yakın zaman önce tam olarak bu konuda özel bir çalışma yürüttü. Bu çalışmada daha çok kellerin sosyal yönlerine odaklanıldı. Araştırmadan çıkan sonuca göre kel erkekler sosyal yaşamlarında oldukça aktif ve lider rolünde. Bazı kadınlar için saçlı kadınlar daha çekici bulunsa bile, kellerin ekonomik statü bakımından önde olduğu duygusu, araştırmanın dikkat çeken bir diğer sonucu. Ayrıca kel erkekler bir tehdit unsuru olmaktan uzak görünürler. Araştırmaya katılan kadınların çoğu kel erkeklerin daha fazla güven verdiğini ifade etmiştir.

Kültürel Birikimleri İyidir


Yapılan araştırmada profesör F. Muscarella, kadınlardan erkekleri 4 ayrı ölçüye göre değerlendirmelerini istemiş. Bu kriterler çekicilik, uzlaşma eğilimleri, olgunluk düzeyi ve şiddet potansiyeli olarak belirlenmiş. Araştırmada bir grupta saçlı erkekler, diğer grupta ise bizzat aynı kişilerin sanal ortamda saçları kazınmış halleri yer almış. Katılımcılar kel erkeklerin daha dürüst, daha kültürlü ve birikimli, daha erkeksi göründüklerini belirtmiş.



Ayrı Çalışmalar Aynı Sonucu Veriyor


Profesörün ortaya koyduğu sonuçlar, Pensilvanya Üniversitesi’nin yaptığı başka bir çalışma tarafından da onaylanmış oldu. Zaten kellerin sosyal yaşamlarındaki algıları üzerine yapılan çalışmalarda genel anlamda bu tip sonuçlar pekişiyor. Bu çalışmaların ortak sonucu kellerin daha güçlü, daha başarılı ve lider ruhlu görünmeleridir. Tabi kel olmanın normal koşullarda insanın karakteristik özelliğine bir katkı sunması beklenemez. Burada vurgulanan unsur kellerin toplumsal düzeyde nasıl bir algı oluşturduğu üzerine. Yoksa elbette kel olmasına rağmen başarısız, pasif, güçsüz ve de aptal pek çok insan var. Bu araştırmalar imajın algılar üzerine düşündürdüklerini kapsıyor diyebiliriz.

Keller Adeta Bir Bilge Gibi Görülüyor


Kellerin seksi ve çekici oldukları bir şehir efsanesi gibi yayılmıştır; ancak son zamanlarda bunun yanında bir de kellerin daha zeki olduklarına dair bir inanış söz konusu. Hatta öyle ki kel erkeklerin adeta bir bilge gibi göründüklerine inananların sayısı bir hayli fazla. Saarland Üniversitesi’nin bu konuda 20 bin kişiyle yaptığı araştırma, bu durumu doğruluyor.

Bu Durum Tamamen Kel Olan Erkekler İçin Geçerli


Saçların belli bir bölümü kelleşmiş bir kişi için tamamen kel diye bahsetmek mümkün mü? En azından bu araştırma saçlarını tamamen kazıtan kişiler ya da saçlarının tamamı dökülen kişilere odaklanmış. Saçlarının bir bölümü dökülmüş, bir bölümü açılmış kişiler tam aksine saçlarını kazıtan kişilere kıyasla erkeksi bulunmuyorlar. Bu kişiler aynı zamanda daha zayıf ve başarısız görünüyorlar. Saçlarını kazıtan erkeklerin bu durumdan asla utanmamaları, kontrolün de tamamen kendilerinde olduğu algısını doğuruyor. Bu da haliyle saçlarını kazıtan kişileri daha seksi, daha çekici hale getiriyor.

Bu yazıdan sonra erkeklerin daha başarılı, çekici ve zeki görünmek için vakit kaybetmeksizin saçlarını kazıması muhtemel.

Kaynaklar

  1. bbc.
  2. theleaders
 
osmanke Çevrimdışı

osmanke

BELKİ SARAYIMIZ YOKTU AMA BİZ HEP KRAL,DIK
Yönetici
Kurucu
7 Haz 2019
3,035
8,609
113
59
TR,İSTANBUL
Ter Kokusuna Doğal Ev yapımı Roll on İle Veda Edin
Günlük hayatımızın olmazsa olmazı haline gelen deodorant ve koltuk altı roll-on kullanımı her ne kadar bizi rahat hissettirse de, bu kimyasalların vücudumuza verebileceği zararlarda bizi düşündürmüyor değil. Peki hiç kendi roll-on nunuzu evde hazırlamaya düşündünüz mü?

Böylece hem bir sürü kimyasala maruz kalmayacak ve kendi hazırladığınız doğal ürününüz ile günlük yaşantınıza rahatla devam edebileceksiniz. Evde hazırlayacağınız roll-on unuzun ana maddesi karbonat. Karbonat sizi aktif bir günde bile ter kokusundan korurken aynı zamanda koltuk altınızda ki ölü hücrelerin birikmesi sonucu oluşan koyu renk tonunun ortadan kaybolmasını sağlayacaktır.

Malzemeleri bir kez temin etiğinizde defalarca ve size uzun süre size yetecek roll-onunuzu yapabilirsiniz. Hem çok ekonomik, hem de sağlınız tehdit etmiyor. Temin etmeniz gereken malzemeler kolayca ulaşabileceğiniz malzemeler. Doğal antiseptik özelliklerinden dolayı Karbonat ve ilave edeceğiniz uçucu yağlar ile de doğal hoş bir koku elde ediyoruz ve doğal roll-onunuz hazır. Gerekli malzemelerin tam listesi ve yapımını aşağıda bulabilirsiniz.

Malzemeler;
1/2 Çay bardağı karbonat
1/2 Çay bardağı Nişasta (Mısır yada ,Buğday)
2-3 Yemek kaşığı Hindistan Ceviz Yağı
Birkaç damla zevkinize özel esans (Çilek yağı,vanilya yağı v.b)


Yapılışı;
Karbonat, nişasta ve Hindistan cevizi yağı eklenip kasenin içerisinde kartopu yapılacak kıvamı alana kadar karıştırılır. Bu karıştırma aşamasında Hindistan ceviz yağı margarin yoğunluğunda olduğu içi sabırla karıştırmak gerekir, böylece tam kıvam yakalanacaktır.

Hindistan ceviz yağı kendince hoş bir kokuya sahip fakat yinede eğer değişik kokular elde etmek istiyorsanız kıvam aldıktan sonra zevkinize göre bir kaç damla esans ekleyip eski roll-on kutularına yada uygun başka bir kutuda serin ortamda saklayabilirsiniz. Ev yapımı roll-onununz hazır, gönül rahatlığıyla kullanabilirsiniz. Yoğun,aktif günlerinizde hazırlamış olduğunuz roll-onunuzun çok işe yaradığını göreceksiniz.
 
osmanke Çevrimdışı

osmanke

BELKİ SARAYIMIZ YOKTU AMA BİZ HEP KRAL,DIK
Yönetici
Kurucu
7 Haz 2019
3,035
8,609
113
59
TR,İSTANBUL
Magnezyumun Beynimize Etkisi
Son yıllarda magnezyumun popülerliği ciddi anlamda artıyor. Magnezyum günümüzde artık normal eczanelerde ve hatta marketlerde dahi rutin olarak kendine yer buluyor. Artık nerdeyse tüm besinlerin odak noktasında magnezyum bulunuyor. Magnezyumla ilgili övgüler bir abartıdan mı ibaret yoksa gerçeklik payı var mı? Bu sorulara daha yakından bakmaya çalışalım.



Her şeyden önce magnezyumun faydalı olduğuna dair söylenenler bir şehir efsanesi değil, büyük ölçüde bilimsel verilere dayanarak söylenen bir gerçektir. Endüstriyel çiftçiliğin bu denli yaygınlaşması ne yazık ki magnezyum açısından ciddi bir boşluk doğurmuş durumda. Bunun yanında bir de elbette suni gübreleri sıralayabiliriz. Magnezyumla ilgili potansiyel rezervler azaldığında bunun olumsuz etkilerine en çok anksiyete rahatsızlığında denk geleceğiz.


Ayrıca stres odaklı pek çok hastalığın daha da yaygınlaşması beklenebilir bir durum. Biyokimyasal reaksiyonlarda yer alan magnezyum maddesi, hücre transferinde etkin şekilde rol oynar. Hücrelerin enerji üretmesine olanak sağlayan magnezyum, kemiklerde yoğun şekilde yer alır. Özellikle de zar bölümünde bolca magnezyuma rastlamak olasıdır. Magnezyum, hem protein oluşumlarına hem de kasların kasılabilmelerine katkı sunar.

Eksiklikleri Nörolojik Bozuklukları Tetikliyor


Magnezyumla ilgili en önemli araştırmalardan bir tanesi de eksikliğinin çeşitli nörolojik bozukluklara davetiye çıkardığı yönündedir. Kronik şekilde magnezyum eksikliği olan kişilerin çeşitli psikiyatrik problemlerle karşı karşıya kaldığı kanıtlanmıştır. Neyse ki magnezyum takviyesi almak gibi pratik bir çözümden söz edebiliriz. Magnezyum aynı zamanda stresinizi azaltan, sizi rahatlatan, gevşeten doğal bir maddedir. GABA alıcılarını doğrudan uyarabilen magnezyum sayesinde stresi azaltmak oldukça kolay. Yapılan araştırmalar magnezyumun rahatlatıcı yönünü ortaya çıkarmıştır. Bilindiği üzere GABA olması gerektiği gibi çalışmadığı takdirde kişi daha fazla kaygı, endişe gibi duygulara sahip olur. Beyinde bir hiperaktivite durumu oluşur ve olağan fonksiyonlar devre dışı kalır. Bu tip etkiler zamanla anksiyeteye zemin hazırlar. Magnezyumun varlığı tüm bu süreçleri dengeler ve düzene sokar.

Nöronları Korumak İçin Koruma Kalkanı Oluşturur


Diğer taraftan magnezyum kortizol düzeyini düşürür. Stres hormonlarının salınımı bu sayede azalır ve beyne ulaşamaz. Bir bakıma nöronlar için bir koruma kalkanı gibi hareket eder. Kortizol durumlarında beyin hızlı hareket edemez, hızlı düşünüp aniden tepki vermez, hafıza ise görece daha yavaş çalışır. Odaklanma konusunda ya da makul kararlar verebilme noktasında sorun yaşayan insanlarda genelde magnezyum eksikliği tespit edilmiştir.



Hangi Durumlarda Magnezyum Takviyesi Almalıyım?


Magnezyumun sağlığımız adına ne kadar kritik bir rol üstlendiğini görmüş olduk. Peki magnezyum takviyesi almanızı gerektiğine nasıl karar vereceksiniz? Pek çok kişi bu konuda ne yazık ki belli bir bilinçten uzak olduğu için çözüme de uzak kalabiliyor. Bu yazımızdan sonra elbette hemen bir koşu magnezyum stoklamayın. Çünkü magnezyum tüketimi elbette herkes için aynı düzeyde uygun olmayabilir. Mesela en basiti böbrekleri ile alakalı olarak problem yaşayan kişilerin magnezyum tüketmesi pek tavsiye edilen bir durum değildir. Bu nedenle en iyisi önce bu konuda uygun bir hekime görünmenizdir. Eğer magnezyum açısından uygun olduğunuza kanaat getirilirse gerekli takviyeler yapılacaktır. Kafanıza göre, bilinçsiz şekilde magnezyum tüketmeniz, sizin için yarardan çok zarar da getirebilir. Bu nedenle yukarıda da belirttiğimiz üzere doktorunuzun onayı olmadan ekstra magnezyum tüketmeyin. Doktorunuz en kötü ihtimalle size kullanmanız gereken dozu belirtecektir.

Magnezyum Barındıran Besinler


Magnezyumun en zengin olduğu besinler tabi ki doğal besinlerdir. Ne yazık ki günümüzde organik besinlere ulaşmak bir hayli zorlaştı.

En zengin magnezyum besinleri arasında,

  • Badem, ceviz, fındık gibi kuru yemişler,
  • Nohut, fasulye, mercimek ve börülce gibi baklagiller,
  • Domates, kereviz, ıspanak, soğan ve marul gibi sebzeler,
  • İncir, üzüm, hurma, avokado ve muz gibi meyveler,
  • Buğday, yulaf, çavdar gibi tahıllarda ve tüm tahıllı ekmekler,
  • Ay çekirdeği ve kabak çekirdeği gibi tohumlar
  • Maydanoz, bezelye, kabak ve kuru üzümü sıralayabiliriz.
 
osmanke Çevrimdışı

osmanke

BELKİ SARAYIMIZ YOKTU AMA BİZ HEP KRAL,DIK
Yönetici
Kurucu
7 Haz 2019
3,035
8,609
113
59
TR,İSTANBUL
Yeterli Derecede Su Tüketmediğinizi Gösteren Belirtiler
Su elbette sadece biz insanlar için değil, pek çok canlı türü için hayati düzeyde bir öneme sahip. Belki bu konuda tam anlamıyla bir bilince sahip değiliz; ancak çoğumuz günlük olarak tüketmek zorunda olduğumuz su miktarının epey gerisindeyiz. Yeterli düzeyde su tüketmemek kısa ya da uzun vadede vücudumuzda çeşitli problemlere neden olabiliyor. Bu nedenle vücudun su ihtiyacını kontrol etmek oldukça mühim bir konu. İşte düşük düzeyde su tükettiğimiz zaman ortaya çıkabilecek muhtemel belirtiler:

Yorgunluk Hissi:


Su bilindiği üzere vücudun en önemli direnç ve enerji kaynağı olarak kabul görür. Susuzluğa maruz kaldığında enzimatik aktiviteler yorgunluk ya da halsizliğe neden olur.



Astım ve Alerjik Durumlar:


Vücut dehidratasyonla karşılaştığında hava yollarını daraltmak zorunda kalır. Susuzluğunuzu henüz hissedemeden histamin salgı düzeyini artırmaya başlıyor.

Yüksek Kan Basıncı:


Vücut ideal olarak su ihtiyacını temin ettiğinde %90’lık bölümü suyla kaplı haldedir. Susuz dönemlerde kan kalınlaşmak durumunda kalır. Akış sırasında direnç, artar ve bu durum kan basıncının ne yazık ki artmasına alan yaratır.

Cilt Sorunları:


Deri aracılığı ile toksinlerin atılması sekteye uğradığında cilt problemleri baş göstermeye başlar. Bu da dermatitten kırışıklıklara dek pek çok sorunun ortaya çıkması demek.
 

Forumdan daha fazla yararlanmak için giriş yapın yada üye olun!

Forumdan daha fazla yararlanmak için giriş yapın veya kayıt olun!

Kayıt ol

Forumda bir hesap oluşturmak tamamen ücretsizdir.

Şimdi kayıt ol
Giriş yap

Eğer bir hesabınız var ise lütfen giriş yapın

Giriş yap

Tema düzenleyici